Galatasaray daha 2. dakikada yediği golle maça adeta yenik başladı. Bu şokla birlikte çoğu kimse doğal olarak umutsuzluğa kapılmıştı. Ama futbolda bilinen bir gerçek var. Takım olarak maça motive olmuşsan ve de bu karşılaşmada mutlak gerekli olan kazanmayı kafana koymuşsan mutlaka kısa sürede reaksiyon vermeye başlarsın. Galatasaray da bu tepkiyi önce rakibine hissettirdi, sonra da hırsla ve yüksek tempoyla yüklendi. Benfica skor avantajına rağmen takım savunmasında alışılmış dışı arızalar gösterince Galatasaray önce penaltı ile beraberliği sağladı, sonrasında da öne geçti. Bu devrede en önemli artı da Benfica'nın ofansif girişimlerinde karşılama görevinin iyi yapılmasıydı.
İkinci devre başında Galatasaray üst üste iki kere üçüncü gole yaklaştı. Bilhassa Umut'un pozisyonu yüzde yüzlüktü ama olmadı. Ondan sonra Benfica'nın sahaya yayılıp, dikine çabuk paslar yaparak etkili atakları gündeme geldi. Sıkıntılı bir süreç oluştu. Hamza Hamzaoğlu önce defansif görevini yapmadığı için Yasin'in yerine Olcan'ı oyuna alarak bu kulvara tedbir getirdi. Benfica'nın atakları son ana kadar yüksek tempolu ve tehlike kokarak devam ederken Galatasaray'ın da bilhassa son 10 dakikada kontratakları ile oyunun heyecanı ve temposu üst düzeye yükseldi. Sonuçta da Galatasaray çok önemli bir üç puanı kazandı. Öncelikle maça hemen başta yediğin golle başlamak ve bunun altından kalkmak hiç de kolay değildir. Ama Galatasaray bu işi başardı. Bilal yorulana kadar iyi bir performans gösterdi ama bana göre en önemli oyuncular Hakan Balta ve Chedjou'ydu. Bilhassa Hakan Balta'nın üst düzeydeki istikrarlı futbolunu takdir etmemek mümkün değil.
Galatasaray, bu maçı kazandı ancak Astsana beraberliği, Benfica'nın Atletico Madrid'i deplasmanda yenmesi nedeniyle benim hesaplarıma göre Portekiz deplasmanında bir puan yetmeyecek.
Onun için o maçı da kazanmaya odaklanması lazım.