NİHAT Özdemir ateşten gömleği giydi. Yönetim kurulu üyelerini fazla tanımıyorum. Tahkim ve disiplin ise daha açıklanmadı. İnşallah sağlam isimler olur, kulüpçülüğü ve politikayı artık federasyona sokmazlar. Nihat Özdemir'in bu işe başlarken bu prensipte olduğunu biliyorum. Uygulaması nasıl olur hep beraber göreceğiz. Merkez Hakem Komitesi (MHK) açıklandı. Başkan yıllarca karşı karşıya maç yaptığımız, mücadele ettiğimiz Zekeriya Alp oldu. Sahanın içinde de düzgündü, dışında da... Bugüne kadar çizgisini hiç bozmadı. İlk komiteye geldiğinde, "Keşke Federasyon Başkanı olsaydın, MHK'ya gelmeseydin. Bu hakemler seni yanıltır, şaşırtır" demiştim. Ama şimdi gelmesine bir şey diyemem. Çünkü çıraklık dönemini bitirdi, ustalık dönemine girdi.
Kurduğu komitede bir tane defolu isim yok. Aslında hakemlik yapmış insanlar için bu ağır bir cümle. Hakemlik yapan insanların otomatik olarak zaten defosuz olması lazım... Ama biz bunu sanki bir özellikmiş gibi öne sürüyoruz. Neden? Çünkü yıllarca bu hakemlik müessesesi, defolu adamlardan çok çekti. Daha işe başlamadan MHK'ya konuşanlar var.
HAKEMLİKTE TORPİL VARDIR
Bakınız beyler, ben futbolun içinden geldim. Gelme sebebim benim maçlarımı idare eden hakemlerdi. Ne iğrençlikler yaptılar ne iğrençlikler, sinirlendim hakem oldum. Ey hakem camiası, futbol aleminde bayağı geri kaldınız. Yıllarca hakemlik, asker hakemlerin elinde kaldı. Haliyle komitelere girdiler. Yıllarca hakemler, inanılmaz torpillerle hakem oldular. (Buna ben de dahilim). Benim torpilim Hilmi Ok'tu. O hakem, ben futbolcuyken, 'Seni hakem yapacağım' diyordu. Sonunda da hedefini gerçekleştirdi. Ama benim dediğim torpilli hakemler böyle olmadı. Çoğu akraba hakemler, baba-oğul, amcaoğlu, teyzeoğlu, bir kısmı da arkadaş... Yıllarca bu işler böyle geldi. Peki hakemlikte ne oldu da bu son yıl Türkiye'de yangın oldu. Çok basit! Bakın arkadaşlar ama bakarken büyük resme bakın. 1923'te kurulan federasyonda bugüne kadar Merkez Hakem Komitesi başkanı olan ama hakemlik yapmamış 3 kişi var. Birisi Halim Torbalı, futbolculuktan geldi hem MHK hem de federasyon başkanlığı yaptı. Diğeri Ufuk Özertem, en son da Zekeriya Alp... Torbalı ile Zekeriya Alp, eski futbolcu; Ufuk Özertem onu bile yapmadı.
Şimdi size daha da önemli bir şey söyleyeyim. Bir x ismi, MHK'nın başına getirin ve bu adam hakemlik alemini hiç tanımamış olsun. Ancak bu adam güvendiği 3 kişiye sorsun, 'Bir MHK seçeceğim, bana isim verin' diye. MHK'daki görev yapacak, hem geçmişte yamuğu olmayan hem sosyal yanı olan hem kişiliği ağırlıklı olan 10 kişiyi zor bulursunuz. Acı ama gerçek...
Peki yeni komite ne yapmalı? Çok çabuk yeni isimler çıkarmalı. Eski hakemlik bitti artık arkadaşlar. Öyle, 'Hakemlik zordur, hakemlik yapmakta bazı şeyler lazım' sözleri hikâye olacak. Kişilikli adam bulursan fiziği de müsaitse hakem yaparsın. Neden mi kolay? Yahu kardeşim hakemin görmediği yerde zaten kamera var. Oynatıyorsun, doğruyu buluyorsun. 'Hakem de hatalar yapar' işleri bitti. Hakemlik hatası yüzde 1'lere, 2'lere düştü. Peki bizde neden düşmedi? Çok basit, geçen yıl bir maç oynandı: Galatasaray-Konya... Ne oldu o maçta? Bir pozisyon yaşandı Galatasaray ceza alanında. Hakem olmayan penaltı pozisyonunda yakınındaki yardımcı hakemin ikazına, "Hocam pozisyon temiz, sakın penaltı verme" demesine rağmen penaltı verdi. O pozisyonda, VAR da devreye girmedi. Sonunda Galatasaray bir gol yedi ve bir oyuncu atıldı. Ey Türk futbolundaki yöneticiler, burada çok büyük bir hata yaptınız. Bu iş Galatasaray- Konyaspor maçı değildi. Burada enteresan noktalar vardı. Size 3 maddede yazıyorum:
1- Hakem pozisyonu görmedi.
2- Hakem, yardımcı hakeme rağmen pozisyonda ısrar etti.
3- VAR, hakemi çağırmadı.
Şimdi burada olay daha da çatallaşıyor:
1- Hakem gördüğünde inat ediyor, kendine çok güveniyor.
2- Yardımcı hakemi, ismi üzerinde yardım edeni sallamıyor.
3- VAR hakemi, pozisyonu görmüyor veya görmek istemiyor.
O zaman iş yine çatallaşıyor:
1- Hakem ve VAR'daki hakemler art niyetliler.
2- Hakem ve VAR'daki hakem, uzaktan kumanda ile başka yerlerden idare ediliyor.
3- Hakem ve VAR, beraberce maçı satmışlar.
Sondaki 3 maddeye inanmak istemiyorum. Ama kardeşim böyle bir işi göstere göstere yapıyorsanız, o zaman MHK ve TFF'nin önünde iki yol var:
1- Bu iki hakemin hakemliğini sileceksiniz, bitireceksiniz.
2- Bu iki hakeme görev vermeye devam edeceksiniz.
Ki, görev vermeye devam edildi. Bu maçtan sonraki hakemlerin kimi Galatasaray, kimi Beşiktaş, kimi Fenerbahçe lehine; kimi de bu 3 takım aleyhine saçma işler yaptı. Niye? Kangren olan kolu kesmediniz de ondan beyler. Kolu keserseniz vücudu kurtarırsınız. Başakşehir, Fenerbahçe, Beşiktaş Başkanları, tam kanserlik kollar kesilecekken, 'Hakemler de hata yapar. Bunların hakemliği bitmesin' dedi. Fikret Orman, 4 ay sonra aynı tarz hakemler için, 'Bu hakemlerin kellesi koparılmalı, hakemlikleri bitirilmeli' dedi. Gereğini yapmazsanız, kıyakçılık yaparsanız sonunda ayakçılık yaparsınız. Kim bu hakemler kardeşim, ne oluyor bunlar. Hadlerini bilecekler! Bazı duyumlarım lig başlamadan veya ligin devamında bazı hakemlerin kellesinin koparılacağı yönünde. Bu işlerde geç bile kalındı. Ama aptal bazı yöneticiler, hakem kararları kendi lehlerine oldu mu es geçiyorlar, aleyhte oldu mu beyanat veriyor. Beyler, hakemlik eskisi gibi değil. Televizyon idare ediyor onları. Biraz düzgün kişilikli bir adam bulursam hakem yaparım. Televizyon her şeyi yakalıyor artık. Bana hakemliği atomun parçalanması gibi anlatmayın.
Bodrum yokuş aşağı gidiyor
20 yıldır Bodrum'da yaşıyorum. Arada sırada da Marmaris'e giderim. İki yerleşim merkezinin yaşam tarzı, kültürü arasında büyük fark var. Artı veya eksi... 20 yıldır Bodrum'da yaşayan bir insan olarak belediyecilik açısından yokuş aşağı giderken, Marmaris yokuş yukarı gitti. Birinde süratle çözümler artarken, birinde çözümler üretildi ve yapıldı. Özellikle bu imar barışından sonra Bodrum'da inanılmaz inşaatlar türedi. Benim oturduğum site dahil mantar gibi binalar dikildi. Benim sitemin adı Çamkoru'ydu. Şu anda ismini değiştirmek istesek adının betonkoru olması lazım. Çünkü yapılan bazı binaları Yunanistan'ın Kos adasından bile görmek mümkün. Mübalağa etmiyorum Yunanistan'taki Kos Adası'ndan bahsediyorum. Ama hâlâ Bodrum'dan gören yok! Bekleyip, göreceğiz. Çünkü Bodrum'da belediyecilik işinde bıçak kemiğe dayandı.