Dakika 39'du... Emre Belözoğlu, Ozan Tufan'a 30 metreden el kol hareketleriyle nerede durması gerektiğini gösteriyor, hatta öğretiyordu. 18. dakikada kafa topunda sakatlanıp bir eli sol kaburgalarının üstünde oynayan 39'luk kaptan uzun topları atacak, top çalacak, orta sahayı dizayn edecek. Peki ya diğerleri!
Arnavutluk beklediğimiz gibi sert başladı. İtalyan teknik adam Reja orta sahada sürekli faullerle oyunumuzu keserken, Emre'nin aldığı ilk darbenin ardından resmen onun kenara gelmesi için oyuncularına direktif vermiş gibiydi. Mahmut-Ozan-Emre üçlüsü güçlü bir Avrupa ülkesiyle deplasmanda oynarken kabul edilebilir. Ancak evimizde, kulüp takımında ve mili takımda 10 numaralı formayı giyip gerçekten hiçbir şey yapmayan bir Hakan Çalhanoğlu varsa artı bir yaratıcı oyuncuya ihtiyacınız var. Kadıköy'de Cenk ve Burak'a uzun oynayarak güçlü Türkiye olamayız. Fransa'dan 4 yedikleri maçtaki gibi Arnavutluk 5-3-2 dizilişi ile sahadaydı. Sahaya yayılmayı iyi biliyorlar, sert fauller sonrasında rakibi tahrik etmeyi de...
Çağlar ile maça başlasak ikinci yarı değişiklik hakkımız fazla olur ve orta sahadaki organizasyon bozukluğuna daha erken çare bulabilirdik. Tribünlerin son dakikaya kadar desteğiyle umuda yolculuk devam etti. Arnavukluk savunmasının hediye ettiği golle şimdi Paris'e final gibi bir maça gidiyoruz. Dün 101. kez milli formayı giyen ve yenetekli futbolcuyla büyük futbolcu arasında sadece bir basamak olmadığını bir kez daha gösteren 39 yaşındaki Emre Belözoğlu'na sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Paris'te bol şans diliyorum. Çünkü iyi oyunun yanında futbol şansına da ihtiyacımız olacak.