Brezilya 200 milyonluk ülke, televizyonculuk da reklam sektörü de çok gelişmiş bu büyük ülkede. "Brezilya'nın en iyi sol beki" olarak Galatasaray'a pazarlanan Alex Telles de muhtemelen bir reklam ajansının başarılı işi. Bir Uruguaylı bir Brezilyalı'ya bu kadar yardım etmemiştir tarihte! İlk yarıda Telles'in biri kademe diğeri hava topundaki hatasında Muslera neden dünyanın en iyi 10 kalecisinden biri olduğunu gösterdi. Üç haftadır gol yemeyen Galatasaray için şifre yine "Kaleyi kapa"ydı ama kontrollü oyun demek yavaş oynamak değildir. Savunma güvenliğini sıkı tutup uzun toplarla oynayan Mersin karşısında daha hızlı çıksalar, Yasin'in gol vuruşu kadar onca pozisyon daha yakalayabilirdiler. Bir haftada 3 maç trafiğinden aynı basketbolda olduğu gibi kenardan gelenlerin katkısı önemli, hoş Galatasaray parkede de 40 dakika aynı 5 ile oynamış takım! Hamzaoğlu, gereksiz Bruma sevdasından vazgeçti ve ödülünü de golün asistiyle aldı. İkinci yarıda tükenmiş Yasin ya da Alex Telles kenara gelebilirdi ama Galatasaray'ın hocası maç berabere bitse yine özür dileyeceği bir karara imza atıp Emre'yi oyundan aldı. Emre çıkmazdı, haklıydı ama hocasının elini sıkmayarak kendi ayağına sıktı.
Semih döndükten sonra toparlanan Galatasaray savunmasının önündeki Melo hala sakatlık sonrası vidaları sıkılmamış halde, son maçların en iyisi Selçuk ise sanki geçen sezonki kötü maçlarından birini banttan izletti. Sivas deplasmanında Sergen Yalçın gibi, Rıza Çalımbay da 4 forvetle bitirdiği maçta futbolun acı gerçeğiyle yüzleşti. Orta sahası olmayan takım ancak rakibin sektireceği şans toplarına ya da bireysel yeteneklerin eline bakar. Galatasaray zorlu deplasmandan vasat futbol, sona yaklaşmanın stresinin gerdiği adaleler ve üç puanla çıktı. Bundan iyisi Mersin'de tantuni zaten... Onu da Muslera'ya Alex Telles ısmarlar artık..