Dün akşam Olimpiyat Stadı'nda İnönü günlerini hatırlatan, harika bir futbol atmosferi vardı. Beşiktaş taraftarı maça iyi hazırlanmış ve en az takım kadar inançlı bir halde tribünlerdeydi. Sahada ise bu coşkulu atmosferin aksine bir strateji maçı vardı. İlk maçta Liverpool'un aldığı 1-0'lık galibiyet iki teknik adam da adeta satranç inceliğinde maçı işlemeye itti. Karşılaşmanın özellikle ilk yarısının düşük tempoyla oynanması ve ilk yarıda bulunan az pozisyon bu anlamda Slaven Bilic'in tercih ettiği bir kurgu ve durumdu.
Bazen 0-0'a oynamak istediğiniz sonuca ve galibiyete giden yolu açar. Tempoyu ve üretkenliğini riske girmeden kademeli bir şekilde artıran Beşiktaş, tam da Slaven Bilic'in arzu ettiği senaryoya hizmet etti. Bu noktada ihtiyaç duyulan tek şey maçı uzatmalara ve ötesine taşıyacak olan goldü. O da Tolgay Arslan'ın sol ayağından geldi. Demba Ba belki önüne bilerek bırakmadı ancak Tolgay'ın yaptığı vuruş gerçekten harikaydı ve bu zafere yakışır güzellikteydi.
1-0'ın ardından Beşiktaş daha da rahatladı ve golün özgüveniyle zaman zaman vitesi artırmaya, rakip kaleyi yoklayacak şutlar için açıklar yakalamaya başladı. Bu denemelerden en değerlisi şüphesiz Demba Ba'nın üst direkte patlayan vuruşuydu. Uzatmalarda tempo doğal olarak biraz daha düştü ve iki takım da riski minimuma indirdi. Bu durum da zaferin tetikleyicisi oldu ve maçı penaltılara taşıdı.
Böylesi büyük bir takıma karşı penaltılara çıkmak yürek işidir. 5'i de birbirinden iyi penaltı atan Beşiktaşlı futbolcuları yürekten kutluyorum. Bu kadar güzel penaltıların arasında tekleyen kaybedecekti, maçın ağırlığını kaldıramayan Lovren oldu. Daha önce penaltılarla elenmemiş, tecrübeli bir takım olan Liverpool'u devirebilmek bir zaferdir. Hem Beşiktaş, hem de Türk futbolu adına...
En yüksek not 9
Tolgay Arslan
En düşük not 6
Kerim Frei