Bir kere şunun altını çizerek başlayalım. Beşiktaş iyi oynadı, müthiş oynadı, hakkıyla kazandı, sonuna kadar hak etti. Daha ilk dakikadan Galatasaray'ın kafasında sadece 1 puan olduğu bir gerçekti. Maç kaleci Muslera ile Beşiktaş arasında geçti.
Muslera'nın kurtarışları olmasa, bu maç ilk yarıda zaten biterdi. Bu kadar ezilen, bu kadar çaresiz bir Aslan'ı ne taraftarı ne de futbolseverler herhalde A.Madrid deplasmanı dışında uzun zamandır görmemiştir. Mustafa Denizli formsuz isimlere tahammül ederken, formda isimlere neden cephe almıştı! İşte burası merak konusu.. Bu isimlerden biri Bilal'di. Bilal'e bakış açısı neden bu kadar kötü? Hamza Hamzaoğlu'nun getirdiği, koruduğu, gözettiği, oynattığı bir isim olduğu için mi? Semih, Yasin, Burak, Sneijder uzun zamandır formsuz.
Chedjou, Selçuk'un yanında kayboldu. Melo'yu satanların fikri onun yeri dolar yönündeydi.
Galatasaray, 4 yıldır Beşiktaş derbilerini kaybetmiyorsa, bu Melo'nun hem orta sahadaki oyun hakimiyeti hem de attığı gollerle geldi. Burak'ın sakatlığı belki Galatasaray için bir şanstı. Bilal'ı oyuna alıp Podolski'yi ileri sürse derin uykudan uyanacaktı Aslan... Ama Denizli bu fırsatı da kaçırdı. Taraftarın istemediği Umut son dakikalarda Beşiktaş stoperi gibi Galatasaray'ın atağını durdurdu.
Artık puan farkı 9 Galatasaray için..
Belki de Lazio'yu gözüne kestirse daha iyi olur.
Gelelim kazanan takıma..
Lizbon'da 10 dakikada Avrupa'ya veda eden bir takımın beli ağrıyan kalecisinin yerine ikinci kaleci geçip, bir de bireysel hatayla golü yedirse, o takım derbiyi nasıl kazanır! Dün Beşiktaş bize 90 dakika bunu gösterdi. Bakmayın tabelanın 2-1 olduğuna Muslera'nın kurtardığı 7 top var... Derbileri kazanınca şampiyonluk garanti olmuyor ama unutmayın ki Beşiktaş 2 yıldır derbi kazanamadığı için şampiyon olamıyor. Bu yüzden mayıs ayı sonunda hikayenin 3 noktası koyulurken, Beşiktaş sevinecekse, herkes Olimpiyat'taki iki derbiyi hafızasında banttan bir daha izleyecek.