Trabzonspor 1967'de kurulan bir takım. O zaman ki adıyla Türkiye Birinci Ligi'ne çıktığı 1974 yılından 1985'e kadar 10 yıllık sürede, 6 şampiyonluğa imza atan ve bir devrimi yaratan bir takım. (Bu konuda bir benzeri yok) Ardından 1996 yılında kaçan şampiyonluk, yaşanılan büyük bir travma ve 2010-11 yılında şike süreçlerinden sonra geçen yıllarda bırakın şampiyonluğu kovalamayı, günden güne eriyor ve büyük bir çöküş içerisinde.. Geldiği nokta Cem Karaca'nın şarkısında dediği gibi 'Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete' durumu. Nedensiz başarısızlık olmadığına göre başarısızlığın nedenlerini irdelemeye çalışalım.
İlk tespitim şu; 'Neden, niye' diye düşünülmediği için. İkinci tespitim yukarıda dillendirmediğim bir sözcükte barınıyor. Bu belki de sorunun, çözümünün ta kendisi... Sürekli 'Takım' sözcüğünü kullandım. Hiç 'Kulüp' demedim. Ne var ki her şeyi artık kulüp belirliyor. Önce kulüp, sonra takım. Öyle ki küçük kulüple büyük takım yaratılmaz. Bunu sağlasanız da uzun ömürlü olunamaz. Trabzonspor, kulüp olmadı değil ama her yıl küçüldü durdu. Kimse buna dur demedi. Bugün ekilenler biçiliyor. Üçüncü tespitim; bu süresel bir ayrıntı ama önemli bir ayrıntı. Zira doğruya ulaştırıyor. Bu kulüpte hiçbir zaman 'Nasıl başardık', 'Niye başardık' diye bir bilimsel üretim var olmadı. Dolayısıyla bu başarısızlığın da bir aynası olacaktı. Zira hiçbir şey yerinde durmuyor, her şey değişiyor, dönüşüyor. Siz bu tespiti yaparsanız, değişime ayak uydurursunuz. Ancak kendinizi tanımlamadığınız, niye başardığınızı saptamadığınız için değişim karşısında bocalar, giderek geride kalırsınız. Trabzonspor'da bu hastalık yıllardır yaşandı ve hala yaşanıyor.
TRABZONSPOR'DA ÖZGÜNLÜK GİTTİ
'Nasıl?..' Bu sorunun yanıtı dördüncü tespitimizle örtüşüyor. Her başarısızlıktan sonra hep ve de sürekli 'Ne olacak' şimdi diyerek yola çıkıldı ki kendisini var eden özgünlük de böylece yitti gitti. Özgünlüğün yitirildiği noktaa İstanbul'un üç büyüklerine benzeme histerisi, dolu dizgin gitti. Bu kez İstanbul'un üç büyükleri ile olan farklılık farksız kılındı. Yani onlara benzedi ve giderek yozlaştı. Ama ne yazık ki Trabzonspor'un özgünlüğünü üç İstanbul büyüğü para ile bile edinemiyordu. Ama bu fark el birliği ile yok edildi. Şimdi onlarla aynı kulvardayız. Kulvarı belirleyen tek güç para. Acaba sadece para mı?
Trabzonspor, yıllardır finansal açıdan oldukça iyi koşullara sahip olduğu zamanlar var. Peki sportif başarıda bu kadar yetersizlik niye? Başarının tek ölçüsü paraya indirgendiği için KURUMSAL yapıdaki sorunlar göz ardı ediliyor. Vurgulamak isterim ki başarı için DOĞRU POZİSYON almak birinci gereksinimdir. Doğru pozisyon almak için ise potansiyeli iyi bilmenin yanında bu potansiyeli kullanabilecek BİLGİ- BECERİ sahibi olmak şarttır. Trabzonspor'u yönetenler işte bu ilkeyi yıllardır göz ardı ediyor. Yani BİLGİ-BECERİYİ...
Hala koskoca gemi (mürettebatı yetersiz) rüzgarlardan medet umuyor. Kendi içinde bilgi beceriye sahip isimleri bir kenara bırakmayı artık düşünmemeli. Örneğin, futbol federasyonunda alt yapılarda 14 yıldan beri görev alan ve genç oyuncuların gelişimleri ile ilgili büyük bir bilgiye sahip olan, bu kulüpte 17 yılını geçiren bir Güngör Şahinkaya'ya bırakın görev vermeyi, neden fikirleri sorulmaz!
YENİDEN BAŞLAMAK ZORUNDA
Şu an Demokles'in Kılıcı gibi başında bekleyen FFP kuralları, finansal açıdan zorluklar, kadro şişkinliği ve oyuncular ile yapılan uzun süreli anlaşmalar. Gerçekten Trabzonspor çok hazin bir tablo ile karşı karşıya. O halde yeniden bir yol haritası belirlemek zorunda. Ama yukarıda dillendirmeye çalıştığım gibi bilgi-beceri sahibi kişi ya da kişilerle bu zorlukları aşabilecek potansiyeli var. Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğabilir. Bir isim olarak düşünülecek kişi, bu kulübün içinde futbolcu, teknik adam ve başkanlık görevlerinde bulunmuş Özkan Sümer'dir. Kabul etmek gerekir ki kimsenin elinde bir sihirli değnek yok. Ama Trabzonspor bir yerden başlamak zorunda. Eğer doğru bir pozisyon alınmayıp yine daha önce olduğu gibi yapılan yanlışlara devam edilirse kimse kusura bakmasın Trabzonspor, bir öykü olarak kalır.