Latinlerin ünlü şairlerinden Horatius'un sözleriyle yazımıza başlayalım. Horatius diyor ki, "Çok şey alıp götürür bizden yıllar akıp geçerken."
Gerçekten yıllar Trabzonspor'dan çok şey alıp götürdü. Eskiden antrenman maçlarında bile dünkü seyirciden daha fazla toplulukların bulunduğu bir takımdı. İster buna Passolig deyin ister de başka bir şey. Fakat bir gerçek var ki Trabzonspor taraftarı takımını yalnız bırakmaya devam ediyor.
ORTADA DOKU SORUNU VAR
Gelelim maça... Halilhodzic için daha önce yazdığım yazılarda doku uyuşmazlığı olduğunu belirttim. Dün bu gerçek bir kez daha ortaya çıktı. Halilhodzic en iyi antrenmanın maç olduğu gerçeğini göz ardı etmenin cezasını çekti. Oyuncuların yorgunluğunu öne sürdü ve rotasyona gitti. Fakat unuttuğu bir gerçek var. Bazı oyuncular takımın performansını artıran isimlerdir. Örneğin Mehmet Ekici. Her maç performansını artıran, orta alanda ofansif anlamda büyük katkılar yapan ve oyunu yönlendiren kadrodaki tek isim olmasına rağmen bırakın 11'i, 18'de bile yoktu! Zeki Yavru gibi sol ayağı olmayan bir oyuncu sol bek. Orta sahada ise 11'de görev verdiği oyuncuların rakibe üstünlük kurma becerileri hiç yok.
Yenilen ilk golde savunmanın adam paylaşımı hatalı. İkinci golde ise Mustafa Yumlu ve Belkalem'in uyumsuzluğu öne çıktı.
Hücumda sorunlu bir takım. Bu oyun formatında ve oyuncu seçimlerinde nasıl gol pozisyonu üretilebilir. İkinci yarı ise yine duran toptan Belkalem ile kazanılan gol. Ardından savunmanın büyük hatasından yenen 3. gol. Golden sonra Medjani alındı, Zeki sağ beke geçti, Bosingwa orta sahada yer aldı.
GOLLER KAOSTAN GELDİ!
Bundan sonra rakip alanda Trabzonspor'un yoğun bir baskısı oldu. Yalnız bir takım için olmazsa olmaz bir sistem anlayışının sahaya yansıması gerekiyor. Atılan goller bir sistemden değil bana göre bir kaos futbolundan kaynaklandı. Sonuçta oyunun son dakikalarında Cardozo'nun attığı golle kazanılan bir puan var. Ama şu gerçeği göz ardı etmemeli; Halilhodzic'le istikrarlı bir takım oluşturulması son derece zor.