Türk futbolu teknik direktörlerin 'oyun mu, sonuç mu?' girdabına düşmüş durumda. Sürekli oyunu bozan takımlara ve futbolculara prim veren Türk hakemlerinin yanı sıra şimdi de 9-10 kişiyle savunma yapan Türk teknik adamları eklendi. Antalya'da benzer bir örnek vardı. Türk futboluna önde basmanın, rakibi daha oyun kurarken bozmanın ofansif ve güzel örneklerini sergileyen Ersun Yanal hocanın da bu kervana katılması şaşırtıcı ve acı verici. Yanal'ı hiçbir döneminde böyle görmedim. Antalya'nın topu %68 Beşiktaş'a bırakmasına girmiyorum bile. İlk yarı sadece bir kez ceza sahasına geldi, Gökdeniz'le ilk şutunu gole çevirdi. İkinci yarı 6-3-1'le Antalya kalesini aratmayacak defans hattının modern futbolla alakası yoktu. Belli ki bir zamanlar örnek gösterdiğimiz, futbolun gelişimine katkı yapan Ersun hocamız da felsefesini çoktan rafa kaldırmış.
Beşiktaş kapanan rakibine ne yaptı? Eren'in soldan uzun kontra ortasında genç Gökdeniz, Vida-Welinton'ın markajında golünü attı. Larin ilk yarıda iki arkadaşı sağda daha müsaitken açgözlülük yapıp yanlış yerden vuruş yaptı. Bu maçın kırılma anıydı. Sonraki süreç tam bir savunma oyunuydu. Sergen Yalçın'ın kapanan takımlara karşı kilit açıcı Ghezzal'ı kulübeye koyup Ljajic'le başlaması tutmadı. Yorgun Atiba, dar alanda sıkışan N'Koudou, Ljajic'in yerine Ghezzal- Oğuzhan-Mensah'ın girmesi doğru hamleydi. Ancak Vida ile beraberliği bulsa da tek kale oyun galibiyete yetmedi.
Ghezzal'la başlasa sonuç alabilirdi. Bir sorum var. Montero olsa golde o kademe hatasını yapar mıydı? Ancak rakip hocalar, takımlar böyle çirkin, zevksiz oyunların arkasına sığınırken Sergen Yalçın'ı eleştirmek vicdani gelmiyor.