Beşiktaş iyi oynamadı ancak Fenerbahçe karşısında çok önemli üç puan kazandı. Öyle bir ilk yarı ki rakip on kişi kalmasına rağmen siyah-beyazlı takımın öne çıkan ismi genç kalecisi Ersin'di. Fenerbahçe'de Gustavo yok, Beşiktaş'ta N'Koudou cezalı olunca "Orta sahalar ne kadar etkilenir?" diye düşünürken F.Bahçe çok iyi bir 45 dakika ortaya koydu. Sergen Yalçın'ın takımı cevap veremedi.
Orta sahada dirençli duran F.Bahçe, Vedat'ın 25'te kırmızı kart görmesine kadar 6 pozisyon üretirken, sonrasında da 10 kişiyle 3 pozisyon daha buldu. Bu normal bir istatistik değil. Bir takımın kalecisi ilk yarının en iyi futbolcusu oluyorsa bu teknik direktörün orta sahaya acil müdahale etmesi alarmı çalıyor denektir. Ancak temposu düşük takımda Sergen Yalçın, Boateng'i almak için 59. dakikayı bekledi. F.Bahçe bu oyunuyla 1-2 golü rahat bulabilir, 3.'lük ve Şampiyonlar Ligi hayalleri kuran Beşiktaş'a içinden çıkılmaz bir hal yaşatırdı. Ancak hem Ersin'in performansı hem on kişi oyuna devam etmenin ağırlığı F.Bahçe'ye ağır geldi. Boateng-Diaby değişikliği de bu süreci destekledi. Diaby'nin ortası Vida'nın golü, Caner'in adrese teslim ön direk operasyonu ve Gökhan Gönül'ün kafası Beşiktaş'ın çehresini değiştirdi. Tarih Beşiktaş'ın vasat oyununu değil ama derbi galibiyetini yazacak. Fedakârlık yaparak iki maçtır oynayan Gökhan Gönül'ün gol sonrası sevinmemesi her tarafa yorumlanabilir. Ancak 3-3'lük maçta da attığı gole sevinmemişti. Ancak burada Gökhan'ın gidip gitmeyeceği değil, gitme ihtimali olan bir futbolcunun profesyonel duruşunu tartışmalı ve alkışlamalıyız. Ruiz kaçar, Gökhan atar... Futbol hayat gibidir. Böyle çelişkileriyle güzel.