Önümüzdeki haftanın heyecanı şimdiden başladı.
Çok kritik bir hafta bekliyor bizi. Ligin ilk dört takımı İstanbul'da kendi aralarında oynuyor. Futbol öyle bir oyun ki doğruları oynarken kazanamayabilirsin, risk aldığın zaman ise yanlış da oynasanız kazanabilirsiniz. 1-0 geride kapattı ilk yarıyı. Galatasaray ve Fatih Terim 50 bin kişilik ordusuyla o baskıyı kuracaklardı.
Hakem ikinci yarıda bir deplasman takımı adına Konya'yı ezdirmedi. Futbol öyle bir oyun ki bir teknik direktör gelir bir takımı ayağa kaldırır. Sergen Yalçın'ın kişiliği, o rahatlık ve özgüveni sayesinde takımını rahatlatır. Bunu sahada gördük.. Ancak yeni geldi ve takımını yeni tanıyor. İkinci yarıda yaptığı değişiklikler Konya adına işe yaramadı.
İki değişiklik yaptı Fatih Terim... Linnes'i "Artık ben sülale boyu hücum yapacağım.
En azından arkada Fofana'ya karşı bir tane çabuk oyuncu olsun" düşüncesiyle 2. yarıda oyuna aldı. Hatta Muslera, ilk yarıda sekiz dakika libero gibi oynadı.
Galatasaray 2-3-4-1 oynadı ikinci yarıda.. "Bu sıcağa kar dayanmaz" derken, Gomis'le 1-1'i buldu sarı-kırmızılı takım... Maicon'u da aldı gönderdi santrfora birkaç dakikalığına..
Hamleler yanlış hamle değil, fakat kazanmaya yönelik her türlü çılgınlığı yaptı. Konyaspor bu çılgınlıktan faydalanamadı.
Fakat böyle risk alan teknik direktörler genelde kazanırlar.
Rodrigues beklentilerin çok altındaydı ve hiç oynamadı. Maicon'u, santrfora atma pahasına Feghouli'yi çıkarıp Ahmet Çalık'ı oyuna aldı. Sonuçta teknik adam bir şey yapıyor. Bir şey yapmak önemlidir. Haftaya derbide Donk, Selçuk ve Tolga'dan en az ikisi oynayacaktır. Fatih Terim'in final maçı değil Fenerbahçe maçı... Ancak Aykut Kocaman'ın final maçı. Fenerbahçe'nin olmazsa olmaz maçı... Kazanırsa yarışta ciddi bir şekilde yer alacaktır. Galatasaray Kadıköy'de kazanırsa şampiyonluk yarışında en şanslı takım olur.