Süper Lig'de takım çalıştıran antrenörlerin hepsi, Türk futbolunu bilen, daha önce görev yapmış isimler. Bir tek Pereira hariç. Hazırlık maçlarında çılgın bir havası vardı. 10'uncu hafta sonunda ya tribünleri coşturur ya da gider diye düşünüyorduk. Fenerbahçe; Daum dönemi, Löw dönemi, Aykut hoca dönemi ve İsmail hoca dönemi, "Yavaş oynayıp hakimiyet bende olsun' diyordu. Pereira ise geldiğinde "Ligi forse edeceğim, hızlı oynayacağım" dedi. Ancak bu güçlü fizik ve geniş kadro gerektiriyor. Ayrıca sistemini doğru oynayacaksın ve rakipleri hafife almayacaksın. Pereira da ortamı gördükten, Türk futbolunu tanıdıktan sonra yavaş yavaş bu sistemden vazgeçmeye başladı. Bursaspor maçında riski az aldı, oyuncu değişikliğini orta sahadan yapmadı. Şunu da mutlaka söylemeliyiz. Fenerbahçe'nin geçen yıldan en büyük farkı taraftar... Geçen yıl tribünler boştu. Aziz Bey ile Genç Fenerbahçeliler arasındaki tartışmalarla birlikte tribünlerden kaçmışlardı. Bu sezon ise takımı ayakta tutan en önemli faktörlerden birisi taraftarlar... Futbolcu böyle coşkulu taraftarı görünce yoruluyor ama devam etmek istiyor. Meireles'in ayağına kramp girdi. Gelen sedyeyi gönderdi, konsantrasyona bak.
Nani tabela değiştiren bir oyuncu... Hazır olmamasına rağmen Markovic bildiğin 'Yavru Rıdvan'... Müthiş dripling yaptı. Markovic'in süratliliği artacak. Adam eksiltiyor, dripling yapıyor, çalım atıyor. Hazır mı, henüz değil. Ancak bu tip oyuncuyu yakalamak çok önemli. 'Yavru Rıdvan' Hasan da müthiş bir hareketle rakibini bakkala gönderdi. Yaptığı kolay değildi. Topu durdurdu, kendisi durdu. Milli Piyango ortası yapabilirdi, yapmadı. Bakarak verdi topu. Van Persie de pis bir vuruş yaptı. Güzel yapsa gol olmayabilirdi. Top tıngır mıngır gitti.
Sonuçta F.Bahçe, Avrupa Kupaları'nda biraz defolu gidiyor. Ancak ligde 5 maçta -2 iki puanla gitmesi önemli bir avantajdır. Burada İsmail Kartal'a da Pereira'ya da teşekkür etmeliyiz... İkisi de Uygar'a şans veriyor...