Dün yine tarih yazdık. Dünya şampiyonu Fransa karşısında maçtan önce beraberliğe razı mısınız deselerdi, herhalde futboldan anlayan her Türk vatandaşı, "Tamam, Allah razı olsun, kabul" derdi ama siz bu satırları okurken bırakın beraberliği, bırakın galibiyeti, bırakın 2-0'lık skoru, maç niye 4 ya da 5 olmadı diyoruz. Kolay değil, dünyanın en önemli takımlarında oynayan futbolculardan kurulu Fransa, dün gece tek bir gol pozisyonu dahi bulamadı. Buna karşılık Burak biraz şanslı ya da gününde olsa fark daha da büyürdü. Dünyada hiçbir takım dün gece Fransa'ya yaptığımızı yapamaz. En önemli gösterge pozisyon vermememizdi. En önemli gösterge takım savunmasını kusursuza yakın yapmamız... Attığımız ilk gol çalışılmış bir duran toptan geldi. Merih kafayla indirdi, Kaan Ayhan da yine kafayla tamamladı. Kolay değil, o kafaları Barcelona'lı, Real Madrid'li stoperler arasından vurdular. İkinci gol Burak'a yazar. Bastı topu, kaptı, Fransa defansı kaptırdığı bu top nedeniyle eksik yakalandı, topa en son Cengiz de çaprazdan güzel vurdu ve ikinci golü yakaladık. İkinci yarı Fransa topla oynadı, sadece o kadar... Boş alan vermedik, defans bloğumuz olduğu gibi uyumlu, açık vermeyen bir görüntüdeydi. Orta sahamız hakeza adam paylaşımını mükemmel yapan bir görüntüdeydi. Bu galibiyet çok şey demek... Sadece Dünya Şampiyonu'nun içinden geçen Türkiye olarak anılmayacağız, ilave olarak grup birinciliğinin en önemli adayı haline geldik. Kalan maçlarda saçma sapan işler yapmazsak Avrupa şampiyonasına KATILMAMAMIZ mucize olur. Güneş'i kutluyorum. Burak dışında oyuncular çok genç ama hepsi alnından öpülecek çocuklar... Şenol Güneş'e teşekkür ediyorum, 3-4 maçta Milli Takımımız ile Türk halkını barıştırdı. Takımda huzur var ve 80 milyon, "İşte bu takım benim milli takımım" diyebiliyorsa bunun baş mimarı Lazrail lakaplı Şenol Güneş'tir.