İki farklı devre izledik... İlk yarı maç başladığında taraflı tarafsız herkes, Fenerbahçe'nin 5 eksikli Karabük'ü sürklase edip, farklı yeneceğini düşünüyordu. Fakat dakikalar ilerlemeye başladı, Fenerbahçe kötü oynuyordu. Kaleye şut çekmiyordu, pozisyon üretemiyordu. Bir de bunlara karşılık Karabük kaptığı toplarla çok çabuk çıkıp, çok ciddi olmasa da birkaç pozisyon buluverdi. Bence bu ilk yarıdaki kötü Fenerbahçe'nin, üretemeyen Fenerbahçe'nin tek sorumlusu konsantrasyon eksikliği. Futbolda nasılsa yeneriz yoktur. Mücadele etmeden, doğruları yapmadan, rakip ne kadar zayıf, ne kadar eksik olursa olsun kazanmak çok güç. İşte dün geceki maçın ilk yarısında bu tabloyu çok net gördük.
İkinci yarı oyuna Valbuena girdi. Açlıktan çıkmış bir adamın yemeğe saldırdığı gibi oyuna saldırdı ve bence maçın kırılma anı 56. dakikada Mehmet Topal'ın attığı kafa golü. Ortayı yapan Valbuena, Topal'ın da kafası Fenerbahçe'yi öne geçirdi. Valbuena ikinci yarıdaki hareketliliğin, canlılığın, üretimin baş mimarı. Topal'a golü attırdı, ardından da kendi çabalarıyla ceza alanına girdi ve yüksekten köşeyi çok güzel bulup, mükemmel bir golle skoru perçinledi. Sonuçta Fenerbahçe, 7-8 hafta önce çok zor günler geçirirken şu anda ligin ikincisi durumunda. Önümüzdeki hafta Konya deplasmanına gidecekler fakat 3 defans oyuncusu da sarı kart cezalısı durumuna düştü. Ama ne olursa olsun camiayı kutlamak lazım. Eylül- Ekim'de lig bitiyor gibiydi şimdi ise ciddi anlamda potaya girdiler. Karabük için bu sene çok zor. Gerek kadro kalitesi gerek oynadıkları futbol gerekse maddi sorunlar nedeniyle ligde kalmaları mucizelere bağlı. Gelelim hakem Alper Ulusoy'a... Aslında objektif maç yönetmeye çalıştı. Çok ama çok sarı kart gösterdi. Bunların da büyük çoğunluğunda haklı. Maç sert değil ama müdahaleler gereksiz ve sarı kartlık ama gösterdiği bir kaç sarı karta iştirak etmiyorum.