İlk yarı bittiğinde, Fenerbahçe sezonun en iyi rakamlarıyla gitti soyunma odasına. 9'u isabetli 15 şut, üç gol ve tıkır tıkır işleyen pas ağı ile Kasımpaşa'ya aman vermediler. Valencia ile Pelkas'ın hareketli oynaması, İrfan Can ile Sosa'nın da gözlerini onların üstünden ayırmaması ile karşı karşıyalar yakaladılar. Ertuğrul dikildi karşılarına, fark daha da büyümedi. Bu sahne karşısında "Bir kalecisi, bir de santrforu olsa" kim bilir neler yaparlardı diyenler de vardı. Kaleci önemli. Sezonun kahramanı Altay'dı. Sakatlandığında alarm çaldı esasında. Rakibe asist yapıp, penaltıya da neden olması ile birlikte, kalan maçlar için bir zorunluluk daha oluştu Fenerbahçe için; "Kazanacaksan, üç tane atacaksın..." Bir gün önce Beşiktaş ve Galatasaray maçlarındaki hakem kararları ile gözler başka taraftayken, aslında sakınmaları gerekenin kendi kalecileri olması da enteresan. Harun için güzeli, tüm takımın kendisini sahiplenmesi, destek vermesi ve arkasında durmasıdır. Böylesine birliktelik içinde, mental olarak gelişmeyi başarmalı. Ofansif olarak pozitif gelişmelerin yanında, eski hataların devam etmesi de Emre Belözoğlu'nun işini zorlaştıracak. Yine korner atarken, kontra yediler. İrfan Can sarı kartı göze aldı, muhtemel pozisyonu engelledi. Penaltı pozisyonunda Varga'nın koşusunda stoperler de seyirciydi, pası attıranlar da. Bıçak üstünde oynanan son 20'de, 3 net golü kaçıranın Fenerbahçe olması da ilginç. Skorun üstüne gelen panikte Sosa toparlamaya çalışırken, Gustavo'dan doğru yardım alamadı. Değişikliklere rağmen, Thiam, Sinan veya Ferdi önde top tutamadı, baskıyı kırmalarına yardımcı olamadı.
Sonuç; ilk 45'teki oyun Fenerbahçe'ye kalan tüm maçları kazandırır. Bu kaleci performansı ve geriye yaslanmayla her maçı kayıp da edebilir. Yani; ağızda kalpler ile yürümeye devam...