Yürüyerek oynadığı maçı rahatça kazanarak 20 maçlık ilk yarı etabını bitirdi Fenerbahçe. Önceki maçların 'acar' dörtlüsüyle (Valencia, Samatta, Pelkas, Thiam) problem çözme becerisini kullandılar. Ozan'ın gelmesiyle birlikte orta saha, dengesini buldu. Gecenin sürprizi Szalai oldu. Topun Fenerbahçe'de daha çok kalması, oyunun güzelleşmesi veya netleşmesi anlamı taşımadı. İlginçtir, üçbeş metre ötesindeki oyuncuya pası kullanmayı, oyunu doğru oynamak veya iyi bir şey sanmak gibi bir algının içindeler. Topun hızını artırmak yerine, tempoyu mümkün olduğunca düşük tutup, topun kendilerinde olmasını sağlayıp, kaleyi tehlikeden uzak tutmak, bu dönemin 'akıllı' hareketi olarak kabul ediliyor.
Üç günde bir maç periyodu, Sivas seyahati, rotasyon yapmadan oynamak, bu tercihin nedeni olabilir. Kayserispor da geri düşmesine rağmen mümkün olduğunca kendi sahasında kalarak, sonuca razı koştu. Gollerde Pelkas-Thiam paslaşmaları hüküm sahibiydi. Merkeze yakın, kısa ve hızlı kullandılar topu. İki de net pozisyonu kaçırdı Pelkas. Szalai ilk maçında güven verdi. Temiz bir sol ayağa sahip. Hep doğru yerdeydi. Yine de baskı altında kalacağı maçı görmek lazım.
Alper Ulusoy'un, Caner'in gollük pasında, 'top bana değdi' diyerek oyunu durdurması klasik; 'hakemcik- MHK' ikilisinin sakatlığı. Topun yönü değişmezse ve aynı takımdan oyuncuya giderse 'devam' diyorlar... Bu hafta içi lig maçı yok. Dinlenecekler, dinleyecekler ve Mesut ile idmanın keyfini çıkaracaklar. Sonrasında 'Fenerbahçe'nin ligi' başlayacak. Daha iyi, etkili ve güvenilir olmaları lazım.