Derbinin gürültüsünü bastıran uçaktan Mesut Özil çıktı... 100 binden fazla kişi Londra'dan kalkan uçağı, dört saat boyunca takip etti. Mikrofonlar ve manşetler Mesut ile ilgiliyken, maçtaki Fenerbahçe takımı herkese ligin devam ettiğini hatırlatmak üzere koştu.
"Koştu" derken mecaz yaptığımız da iddia edilebilir, yürüye yürüye kazanılan bir maç daha idi aslında. Tek pozisyonu bir korner atışından verdiler rakiplerine. Sonrasında tempoyu çok yükseltmeden ayağa paslarla yerleşmiş defansın arasından "pencere" aradılar.
Enner'in takıma dönüşü, onun olduğu her bölgenin Fenerbahçe atakları adına "etki merkezi" haline gelmesi, gecenin farklılığıydı. Attığı müthiş golü bir kenara koyalım, bire birde zorlamaları, ilk goldeki asisti ve kendi ceza alanında defansına verdiği katkı, Enner Valencia'yı değerli yapıyor.
Maçı Gustavo ile birlikte Ozan Tufan yönetti.
Ozan, Sivas'ta kart cezalısı. Mesut Özil geldi ama Ozan eksikliğinde çözüm değil.
İyi ile doğru oyun arasındaki farkı çok yazdık, söyledik.
Kazanma serisinin ana fikriydi "kazandıran" oyun. Kimisinde topu rakibe vermek, kimisinde tempoyu düşük tutmak, kimisinde de hatayı rakibe bırakmak. Takım olarak bu akılla, tehlikeyi de kaleden uzak tutarak oynuyorlar. Elbette "sarsaklıklar" eksik değil. Kazandıran "kalite", atak organizasyonunda da, defans seçimlerinde de "kargaşa" içinde. Henüz birbirlerini tamamlayacak, ezber paslara da sahip değiller, doğru ve kaliteli son pas kararları da yok. Bu yüzden Mesut Özil'in takımda olması, atak organizasyonunda "tansiyon ölçer" seçeneğini de getirmeli. Neyse, oyun belki tatmin etmez ama kazanarak gitmek şampiyonluk için gerekli. Dün de gereken yapıldı. Üç genç teknik adam; Sergen Yalçın, Çağdaş Atan ve Erol Bulut yeni bir futbol, sistem ve çözüm yolları geliştirerek geliyorlar.
Okan Buruk'un da katılmasıyla, başka gerekenler de yapılır.