Sürekli aynı şeyi yaparak, farklı sonuçlar bekleyenler ile ilgili Einstein diyeceğini demiş... Neredeyse sezonun faturasını tek başına üstlenebilecek kadar hata yapan, mevkii olmadığı halde stoperde verim beklenen Jailson'u, bugüne kadar yaptıkları az kalmış gibi, yine ateşin içine koymak dahiyane açıkçası. Yanal'ı falan bir kenara bırakıp, takımın neden bu halde olduğunu da anlatıyor.
Benzer olaylardan bahsederken, G.Birliği'nin kaçırdıklarına değil, attığına gelelim.
Malatya'dan iki duran top golü yiyen bu kadro, Ankara'da da geleneğini bozmadı.
Aynı ortaya üç G.Birliği oyuncusu vurdu, ikisi ıska geçti. Müthiş bir başarı esasında; nasıl daha kötü oynarız hedefinde, adım adım gidiyorlar.
İlk ikinin arkasından gelenlerin puan olarak birbirine yaklaşması, F.Bahçe gibi 'ununu eleyenlere' yeni hedefler biçti.
Bir anda ilk üçte görebilecekler kendilerini ve bu garip sezonda kendilerini diğer rakipleri ile kıyaslayacak pozisyona da gelebilecekler. Ve bu fırsat ortamında iki genç oyuncu, Ferdi ve Altay üzerinden hayal kuruluyor. Muriqi ortada yok, Deniz, kendi etrafında dönüyor;
Tolgay, kaçanı görüyor, topu atamıyor.
Dirar bir orta yaptı koca maçta.
G.Birliği tehlikeli bölgeden kaçma hedefinden, dirençli kurgusu içinde, sürekli ceza alanında kalabalık kalarak duvar ördü. İkili kademeler ile kanatları da kapattılar. Defansın yerleşim hatalarının peşine düştüler ve Soner-Stancu ikilisi ile tehlikeler yarattılar.
Kalite ve akıl neleri değiştirir, Emre'ye top geldiğinde gördük. Jailson'un stoperde oynatılması ne kadar hatalıysa, mental olarak çöktüğü 45 dakika sonrası oyundan alınması da doğruydu. Kaptan 3. bölgede pas ağları örerek Muriqi'e nefis bir gol pası attı, sert bir vuruşla da beraberliği getiren golü buldu.