Maçın vücut dili beraberlik üzerineydi. Fatih hoca, Muslera ve Luyindama'nın yokluğunda 3'lü defansı tercih etti, takım direncini yüksek tutup kritik maçı kendi "anlarına" bıraktı.
Okan Buruk'un da üç ön liberoyla oynayıp, İrfan Can'ı sol kanatta değerlendirmesi ilk etapta Mariano'yu kitlemek ve zaaflarından faydalanmak olarak yorumlandı. Ancak ilk değişikliğe kadar hücum kulvarında son derece etkisiz bir Başakşehir çıktı. Ne zaman genç oyuncu takımın "Komutanı" oldu, ondan sonra maçın dengesinde "Başakşehir kazanabilir" demeye başladık.
Oyun kalitesi veya maçın kendi adına taşıdığı kriz dengesine uygun olmayan yapıdaydı iki takım da. Galatasaray'ın zorlu fikstürü var. Salı günü Brugge ile "Tamam-devam" maçı oynayacak. Özellikle Muslera'yı korumak ve bu maça saklamak istemesi çok eleştirilemez. Ama ligi taşımak adına zirve yarışındaki rakibine karşı Fatih hocanın bir sürprizi, tuzağı olmalıydı. Bunu sahada göremedik. Sadece Babel'in tecrübesinin veya Feghouli'nin doğru pozisyonda yakalayacağı bir ana odaklandılar.
60. dakika Başakşehir için planın işleme girme anıydı. Eksikleri olan ve fizik olarak da son 20'lerde düşüşe geçen Galatasaray'ın avlama zamanı Okan Buruk'a göre işleme girdi. Guldbransen değişikliği sadece takıma "hücüm" emri vermedi. Aynı zamanda Galatasaray kulübesini de tedirgin kararlara itti. İrfan Can'ın sol ayağıyla şut ararken gördüğü boşluğu değerlendirmesiyle ilk net pozisyonunda tek golünü buldu Başakşehir.
G.Saray'ın kaybetmesi ligde olan iddiasını da çok etkileyecek. Çünkü son iki seneyi şampiyon bitirmesinin nedeni kendi sahasında rakiplerine göz açtırmayıp kazanmasıydı. Sonuçtan ayrı olarak Arda Turan'ın Terim'in elini öpmesi de maçın kendi hikayesinde önemli bir bölümdü.