Bu sezon ilk defa bir maçın kenar tarafından yönetildiğini gördüm. Koeman'ın elindeki kadroyu seçme şansı zaten sınırlıydı. İçeriden yaptığı görev değişiklikleri, aynı kadro ile iki farklı oyunu oynama kararı verdirdi ve zor günleri geçerken, rahat bir nefes alan Fenerbahçe'yi getirdi bize. Oyuncu becerisindeki sınırlı kaliteyi, ikiye bölerek yeni bir karar verdi Hollandalı. 7 kişi koşturup, kalan üçü için (Valbuena, Slimani ve Ayew) "gol de size kaldı" taktiğine döndü. Elinde Reyes varken, Isla'yı ön libero oynatması da objektif oyuncu değerlendirmesiydi. Kendisinden önceki gibi "Bir görelim bakalım" fikrine gelmeden, kimin; ne yapabileceğini futbol adamı gözüyle ölçtü.
2-0 biten ilk yarının ardından "empati" girdi devreye. Maçı kazanmak önemliydi. Rakip teknik adamın Valbuena'nın kanadını daha çok kullanmak isteyeceğini tahmin etti. Frey'den taktik disiplin istedi, dönüp Ayew'e de muhtemelen aynısını söyledi. Alanya'nın baskısı bu akılla gelişmek istedi ama atakları hep ortaya yönlendirerek, kendi kalabalıklarında boğdular. İlginçtir; hepimizin gözündeki birinci isim Slimani olmasına rağmen, maçın etkili ismi Frey oldu. Son 10 dakikada tek santrfora dönmesiyle birlikte Slimani'nin öne taşıyamadığı takımı, uzun toplara saldırarak rahatlatlattı. 6 maçtır ligde kazanamayan takım, milli maç arasına galibiyetin morali ve keyfi ile girecek. Bu yenilenme hamlesinde çok değerli hamle şansını da tanıyacaktır.
Ve Valbuena... Eğer artık oyun karakteri olmayan, mücadele takımıysanız; tecrübeli yıldızınıza da maçı emanet edersiniz. Koeman'ı Cocu'dan farklı biri yapan da bu akıl zaten. Kurt Fransız, kendini önemli görenleri yanıltmadan oynuyor. İyi mücadele ediyor, fizik gücü yettiğince de koşmaktan sakınmıyor. Bir de Şener'in sakatlığı ve sonrası. Oyuncu kenara giderken neredeyse tüm takım gelip, sırtına vurdu. "Birliktelik" lafla olmuyor. Birbirine sahip çıkan ve arkadaşı için üzülen bir grup yaratılıyor.