Maçın 11'leri açıklandığında, Kayseri'deki 3-0'lık skorun aslında rövanşı olmadığını gördük. Advocaat, elindeki en sağlam hedef için en iyilerini listeye yazmaktan sakınmadı. Ama Sergen Yalçın, bir hayalin peşinden koymaktansa, ligdeki sıkıntı dakikaları için daha fazla problem istemedi.
Muhtemelen hesap-kitap yapıp, tur için yeterli gücü göremedi takımında. Belki stratejik olarak doğruydu ama bir kupa çeyrek finali için "vazgeçmek", turnuvanın diğer bileşenlerine haksızlık sanki.
Maçı bitiren Souza oldu. Aatif'a attığı nefis pasın arkasından, kornerden gelen topla ikinciyi kendisi astı filelere. İlk golden sonra maç zaten birden bire hazırlık mücadelesine dönüştü. İkinciyle birlikte "terleyelim ama sakatlanmayalım" fikri ağırlık kazandı.
Fenerbahçe'nin ilk golüne dönelim yeniden. Aatif forvet, ceza alanı içinde kendisine pası atan Souza orta saha. Golün şekli, sıkça Barcelona'da gördüğümüz, ligimizde ise Beşiktaş'ın özellikle Oğuzhan ile bulduğu sayılardan. Yalnız, onlarda pası forvet veriyor, golü ise yüzü dönük gelen orta saha buluyordu. Evet; Fenerbahçe'de ters giden bir çok şey var. Sahadaki durumun da buna uygun olmaması beklenemez elbette.
Başakşehir ile yarı finalde oynayacaklar. Daha zor, daha sert ve daha ciddi bir rakip bekleyecek Fenerbahçe'yi. Bir ara PAF takımla çıkmayı düşündükleri kupa maçlarının, artık sarılmaları gereken en önemli ip olduğunu gören yönetim de bu eşleşmeye uygun hareket edecektir.
Peki bu hedefe yine yalnız mı yürüyecek bu takım. Aziz Yıldırım bilet sattırmadı basketbol maçlarında. Protesto edilmekten çekiniyor muhtemelen. Ama takımı yalnız kalıyor, destek gelmiyor. Kadıköy'deki koltuklar da bomboş. Kupayı kazanmak için mücadele eden oyuncular var, ama o kupanın peşine düşemeyen taraftarlar var. Önce seyircisini, sonra coşkusunu kaybediyor Fenerbahçe. Yine de iyi gidiyorlar. Her şeye rağmen...