Kendi içinde taşıdığı heyecana rağmen iki takım açısından da sıkıcı ve eziyetli bir ilk yarı izlerken, Şener şartları zorlayarak tabelayı değiştirdi. Mesafeyi düşünmeden, inanarak ve görerek şutunu çekti. Sadece skordaki dengeyi bozmadı, Akhisar'ın da genetiğiyle oynadı o anda. Artık yeni bir hikaye vardı.
Zemin; oynamak isteyen her takım için problemli. Büyüklere karşı oynadığı maçlarda daha çok "bozmayı" düşünen Akhisar'ın 12. oyuncusuydu elbette. Bu nedenle geriye düşmek, negatif şartlardan da vazgeçmek anlamındaydı. Sadece planların değil, tarzın ve sistemin de değişmesi gerekiyordu.
Fenerbahçe Volkan Şen dışında tempoyu zorlamadı. Van Persie'yi maç içinde sadece kontrol etmekle görevli savunmalar görüyordu, ortalarda yoktu. Top getiren yok, pas veren yok, pasla kaleye gitmek isteyen yok, dolayısı ile Van Persie de yok ortalarda. Diego'nun topu sürekli ikinci bölgede istemesi de devam ediyor. Yaratıcı ve etkili bir oyuncuyu, kaleye yakın noktalarda topla buluşturmanız gerekiyorken, uzaklara taşıyıp, aynı görevi başkasının yapmasını istiyorsunuz. Resmen kaynak israfı. Buna karşın üç temel oyuncusu değişen defansta hiçbir sorun yaşamıyor Fenerbahçe. Hatta golü ve asisti de Şener üretiyor. Souza-Topal ikilisinin, Akhisar'ın tüm atak isteklerine darbeli müdahaleler yapmasıyla işleri de rahatladı. Tempoya izin vermeden, kendi iç güdüleriyle galibiyete odaklanan takım yapısı işini tıkır-tıkır yapıyordu dün gece. Üç günde bir maç etabında, üstelik zorlu rakipler karşısında, üst düzey mücadeleyle gidiyorlar yollarında. Elbette bu; iyi oyundan ziyade, iyi sonucun önemseneceği maçları getiriyor önümüze. Akhisar'ın da Galatasaray deplasmanından sonra bu maça geldiğini ve yıprandığını da belirtmek gerekir.
Bu maçın ve saha şartlarının özelinde Fenerbahçe'nin önceki deplasman performanslarından farklı olamadığını söylersek yanılmayız ama "niye böyle?" diye de soramayız. Hem eksikleri, hem de zemin nedeniyle. Kazanmak gerekiyordu, başardılar.