Kelimeleri seçmek hiç kolay değil. "Yazık" diyeceğim ama elim varmıyor.
Gerçekten de çok önemli paralarla, çok önemli oyuncular alındı.
Zaten belirli bir klası ve istikrarı olan takımın çıtası yükseltildi. Ama başta cehalet vardı. Bilime inanmayan 15 yıllık bir akademisyen... Teknik direktöre inanmayan, "Onlar ne yaptı, ben para verdim takım şampiyon oldu" diyen bir başkan da cabası.
Bu ortamda organizasyon, sistem ve istikrar bekliyoruz. Gerçekten de doğru kelimeyi bulamıyorum. Bu kadronun hak etmediği tanımlamalar geçiyor-gidiyor aklımdan. Hele hele Kayseri maçını gördükleri halde gecenin bir vaktinde, İstanbul gibi bir şehirde maça gelmeyi tercih edenler için arıyorum kelimeyi.
Kime inandılar acaba?
Soyunma odasına inen, uyaran, Samandıra'dan çıkmayan, objektiflerin yanında dolaşan, atıptutan, asan-kesen Aziz Yıldırım'a mı? "Başkan el koydu, parayı verdi. Takım oynar" mı diye düşündüler?
Gücü maaşlı habercileri stada almamaya yeten, çok güzel yeten o başkan, sözünü geçiremediği teknik adamları göndermekte usta aslında.
Tam; "Takım sistemini, düzenini buldu" diyeceğiz, bir bakıyoruz hoca gitmiş. "Şampiyon yapsın başarılıdır" diyor, şampiyon yapan teknik adamı gönderiyor. Hep diyor, hiç dediğini yapmıyor.
Kadıköy gecesini taçlandıran tek şey bitime iki dakika kala gelen gol. Bir duran top; Pereira'nın oynatmadığı Caner kullanıyor. Bir kafa; Pereira'nın yedek bıraktığı Fernandao vuruyor. O top ağlara değdiğinde, tribünlere bir teselli şarkısı yayılıyor.
Sevinmeyi, keyif yapmayı geçen sezonlarda bırakanlar, bu fırsat içinde omuz omuzalar.
Hiç olmazsa iddialarını korudular, çok kritik bir üç puan aldılar.
Kendilerine "iyi kadro" diyebilirler ama "iyi takım" olamadılar. İyi yönetilmiyorlar, harcanan paraya, emeğe layık akılllar yok ortada.
Fenerbahçe sadece genetiğini kullanıyor, miras yiyor.