Grup maçlarının tatil havasından sıyrılmış bir takım ve motivasyonla sahadaydı Fenerbahçe. İsmail Kartal, İstanbul'da kafileye isim seçerken, oyuncularının gözüne bakarak, "Ben bu maçta yüzde yüz oynayamam diyen varsa söylesin" diyerek, ciddiyeti bir daha beyinlere soktu.
Sakatlar ve cezalılarla kaleciyle birlikte dört defans değişti. Hepsi stoperdi. Önde de Topal-Selçuk ikilisi stoper özellikle orta sahalar olarak kaldılar. Bir anda, Barcelona ile deplasmanda oynayacağınız maça çıkacak takım profili oluştu.
Sow ve Emenike gol isimleri olarak görülürken, bu oyunculara pas atacak, top taşıyacak, orta yapacak özellikler sahada değildi. Tek alternatif duran toplara kalıyordu ki, ilk iki golü de böyle buldular.
Esasında ikinci yarının analizi bize maç gerçeklerini söyler. Rizespor, bu sezon hiçbir takımın giremediği kadar pozisyon buldu. Net fırsatların peşinden nefis bir organizasyon ile beraberlik golüne de kavuştu.
Karaman'ın skor dengesi adına yaptığı hamlelere, İsmail Kartal'dan yanıt gelmedi. Turu getiren karambol golüydü. Webo hamlesi Fenerbahçe'yi önde tutacak, topu kendi kalesinden uzak kalmasını sağlayacak yeterlilikte olmadı. Mecburi Uygar değişikliğinin yanına, forvetlerden birini feda edip, Diego da eklenebilirdi.
Çözümü üretememek, sonucu alamamak anlamına gelmiyor. Rize üst üste pozisyonları kaçırırken, Bekir'den tam bir santrafor golü gelmesi de ilginçti. Her şeyden öte Caner, Gökhan ve Alper üçlüsünün Fenerbahçe'nin temposu, aksiyon sayısı ve tehdit edici özelliğinde çok alan kaplıyorlar, bunu bir kez daha anladık.
Kazanarak yürümek ve morali üst seviyede tutmak, bir sonraki maça güven taşır. Bu dört gollü galibiyet, Antep deplasmanında Fenerbahçe'yi sahada daha rahat oynatacaktır.
Fransızlar; "İyi biten her şey iyidir" derler. Fenerbahçe çeyrek finale yürüdü ve Trabzon ile Beşiktaş'ın olmadığı bir kurada, finalin sıcaklığını da hissediyor.