TFF gelecek yıl Türk futbolunda sahadaki yabancı oyuncu sayısının 5 sonraki yıl da 4 olacağını açıkladı. Kulübede ise yine en fazla iki yabancı olacak; tribündeki yabancılara ise sınır yok. Türk Milli Takımı'nın başarısızlığına
"Yabancılar yüzünden yetenekli Türk oyuncular kadroda yer bulamıyor. Bu durum Milli Takım'a olumsuz yansıyor" şeklinde kulp taktık. Kurtuluşu ya da çareyi, yabancı oyunculara kısıtlama getirerek bulmaya çalışıyoruz. Türkiye'de yabancı sınırlamasının kalkması fikrine ben hiç sıcak bakmadım. Gerekçe olarak da,
"Biz ülke olarak asla bir Brezilya değiliz. Yurt dışına oyuncu ihraç etmiyoruz" görüşünü savundum. Gerçek şu, elinizde kaliteli, yetenekli oyuncular varsa ve bunlar takımları adına Avrupa arenasındaki rekabete ayak uydurabiliyorsa o zaman zaten yabancıya gerek olmaz. Örnek mi? G.Saray UEFA Kupası'nı ve Süper Kupa'yı alırken sahada 4 yabancı
"Hagi, Popescu, Taffarel ve Capone" vardı ancak yerliler çok mükemmeldi. Bugün G.Saray ve F.Bahçe Avrupa arenasında kaliteli yerli ve kaliteli yabancılara sahip olmanın meyvesini yedi.
Real Madrid'in rövanşta G.Saray önüne çıkan kadrosuna bakalım.. Varane, Essien: Fransız.. Pepe, Coentrao, Ronaldo: Portekizli. Khedira, Mesut Özil: Alman.. Higuain, Di Maria: Arjantinli.. Modric: Hırvat.. Yani Real'in 10 oyuncusu yabancı, tek İspanyol'u kaleci Diego Lopez.. G.Saray maça altı yabancıyla başladı, ikinci yarı Amrabat'la bu sayı 7 oldu. Son 10 dakikada oyuna 8. yabancı olarak Elmander girdi. Danny cezalı olmasaydı yabancı sayısı 9 olacaktı. F.Bahçe, Lazio önüne altı yabancıyla çıktı. Sow sakat olmasa bu sayı 7 olurdu. Lazio ise 8 yabancıyla oynadı. İtalyan görünen Arjantin asıllı Ledesma'nın bir devşirme olduğunu da hatırlatayım.. Avrupa'da başarı adına istikrar ve devamlılık bekliyorsak o zaman
"Rekabet" ortamına karşı üç maymunu oynayamayız. TFF'nin çalışmasına göre önce 5+2 sonra 4+2 düzeninde tribüne yabancı oturtmak bırakın lüks olmayı hovardalık olur. Kulüplerin bütçesi bu müsrifliği kaldıramaz. Onun için bazı kulüpler yetiştiricidir, bazıları ise yarışmacıdır. İngiltere en doğru örnektir. Yabancı sayısını azaltmaktan ya da kısıtlamaktan çok
"Kriter" getirmek akıllı olur. Kalitesiz yabancılarla futbolumuzda çöplük yaratacağımıza, futbolumuza katkı sağlayacak kaliteli yabancılara izin vermeliyiz. Ayrıca kalite Türk futbolunun marka değerine ve ülke tanıtımına da katkı sağlar.
TFF, G.Saray ve F.Bahçe gibi büyük yatırımlar yapan kulüpleri düşünerek yabancı kararını bir daha gözden geçirmelidir.
Duygusallık, Burak'ın defosu
Türk futbolunun son gol kralı, Burak Yılmaz'ı uzun yıllardır izliyorum. Mükemmel bir aileye sahip.. Çok saygılı, efendi bir sporcu.. İşini hep iyi yapmaya çalışan asla kaytarmayan, düzgün ve doğru yaşayan bir profesyonel. Kültürlü.. Ekran karşısında nasıl konuşacağını bilecek kadar ölçülü.. Tüm bu güzelliklere rağmen aşırı duygusal olması en büyük defosu..
Bu duygusallık bazen kaçırdığı gollerden sonra Burak'ı olumsuz etkiliyor. Örneğin; G.Saray-Real Madrid eşleşmesinden sonra aynı gol adedine sahip Ronaldo ile Burak için hem Türk hem de İspanyol medyası "Hangi kral kazanacak?" kıyaslamasını yapmıştı. G.Saray'ın Real Madrid'i 3-2 yendiği maçta yer alamamak Burak'ı olumsuz etkilemiş. Çünkü Burak muhteşem geri dönüşün yaşandığı zafer gecesinde G.Saray'ın içinde olmayı çok istiyordu. Burak'ın artık önüne bakması gerekir. Ayrıca
Burak'ın Karabük galibiyetinden sonra, "Bu haftalarda oyun değil; galibiyet önemli. 1-0 olsun bizim olsun haftalarına girdik" söylemine katılmıyorum. G.Saray'ın artık önünde sadece lig var. Yani, haftada bir maç oynayacaklar. G.Saray'ın Karabük'teki oyun zihniyeti Real Madrid maçında harcanan efora bakılınca "Özür" kabul edilebilir. Kalan 5 haftada G.Saray tabanca gibi olmalıdır. Bunun için de kişiler ve egolar kenara bırakılıp, takım egosu ön plana çıkmalıdır. G.Saray camiası gol krallığına "aksesuar" olarak bakar. Bu krallık ancak takım şampiyon olursa taçlanır. Kısacası; öncelik G.Saray'ın başarısıdır.
Drogba'yı büyüten mütevazılığı
Jose Mourinho, Drogba'yı överken şöyle dedi:
"Drogba Drogba'dır. Futbolcu olarak doğmuş. Ölene kadar da futbolcu yeteneklerini taşıyacaktır." Bir grubun sürekli dile getirdiği "Devre arasında alınan futbolcu işe yaramaz" tezi artık iflas etmiştir. Fenerbahçe'de Webo, G.Saray'da Sneijder ile Drogba'nın katkısı gördük. Eğer alacağınız futbolcuyu doğru seçerseniz sorun yaşamazsınız.
Webo, Fenerbahçe'ye 9 puan kazandırdı, Plzen'deki tur kapısını açan golü attı. Sneijder, Karabük'te üç puanı aldırdı. Golün pasını veren Drogba, Akhisar, Mersin ve Ordu maçlarının kazanılmasında payı büyüktü. Drogba'yı sahada liderliği ya çalışkanlığı değil, mütevaziliği büyütüyor. Her ne kadar frikik atışlarında egoist davransa da oyun içinde asla egosuna yenim düşmüyor. T
opla buluştuğunda bariz gol şansı ya da net vuruş ortamı yoksa hemen etrafında Burak'ı, Sneijder'i ya da bir başka arkadaşını arıyor. Drogba topun kendisine atılması gereken pozisyonlarda beklentilerine cevap gelmemesine rağmen asla bağırıp çağırmıyor. Hatta arkadaşını tribüne atacak şekilde el-kol hareketlerinde bulunmuyor. En önemlisi Drogba alçakgönüllü oluşundan dolayı hem arkadaşlarından hem de rakip takım oyuncularından saygı görüyor. Drogba da futbol için doğduğunu liderlik kimliğiyle birleştirip sahada yüreğini ortaya koyarak oynuyor ve alkışı hak ediyor.