Kurucusu Şerefeddin Mahmud Şah'ın İlhanlı hükümdarı Olcaytu Han tarafından incûların (hassa arazi) idaresiyle görevlendirilmiş olmasından dolayı hânedan bu adla anılmıştır. Hamdullah el-Müstevfî, Şerefeddin Mahmud'un soyunun mutasavvıf Hâce Abdullah-ı Herevî'ye ulaştığını söyler (Târîḫ-i Güzîde, s. 622). İlhanlı Hükümdarı Ebû Said Bahadır Han döneminde Şîraz ve hemen hemen bütün Fars bölgesini hâkimiyeti altına alan Şerefeddin Mahmud Şah fiilen bağımsız bir hükümdar haline geldi (725/1325). Şerefeddin, Ebû Said Bahadır Han'dan sonra İlhanlı tahtına geçen Arpa Han tarafından öldürtülünce (736/1336) Celâleddin Mesud, Gıyâseddin Keyhusrev, Şemseddin Muhammed ve Cemâleddin Ebû İshak adlı dört oğlu arasında iktidar mücadelesi başladı. Şîraz'ı babasının sağlığında yönetmeye başlayan Celâleddin Mesud hükümdarlığını ilân etti. Mesud'un, kardeşi Ebû İshak ile Fars'a gitmesini fırsat bilen Gıyâseddin Keyhusrev iktidarı ele geçirdi. Kardeşler arasındaki mücadele Gıyâseddin Keyhusrev'in 739'da (1338-39) ölümüyle sona erdi. Ardından Mesud, Şemseddin Muhammed'i Kal'a-i Sefîd'de hapsetti. Çobanîler'den Pîr Hüseyin'in desteğiyle hapisten kurtulmayı başaran Şemseddin Muhammed, Pîr Hüseyin ile birlikte Şîraz üzerine yürüdü. Zor durumda kalan Mesud Şah şehri terketti (740/1340). Pîr Hüseyin Şîraz'da idareyi ele geçirince Şemseddin Muhammed'i öldürttü. Bir yıl sonra Ebû İshak, İncûlular'ın hâkimiyetini sağlamak üzere Çobanîler'den Melik Eşref'in yardımıyla Şîraz'a saldırdı ve Pîr Hüseyin'i buradan sürerek şehre hâkim oldu. Bu arada Mesud Şah Luristan'a gidip Melik Eşref'in kardeşi Yağıbastı ile ittifak yaptı. Yağıbastı'nın desteğiyle Şîraz'a giren Mesud Şah 743 (1343) yılında öldürüldü.
Çobanîler arasında çıkan ihtilâftan faydalanan Ebû İshak Şîraz'a ve bütün Fars'a hâkim oldu. Hâkimiyet alanını genişletip Yezd ve Kirman'ı da ele geçirmek için faaliyete başladı. Ebû İshak, muhaliflerini Şîraz'dan uzaklaştırdıktan sonra Muzafferîler'le karşı karşıya geldi. Başlangıçta bir plan gereği Muzafferîler'in kurucusu Mübârizüddin Muhammed ile dostluk antlaşması yaptı. Bunun için 5000 kişilik bir orduyla onu desteklemek ve Muzafferîler'e karşı çıkan Uganlılar'ı uyarmak üzere harekete geçti. Asıl amacı düşmanıyla iş birliği yaparak Mübârizüddin'i ortadan kaldırmak ve Kirman'ı ele geçirmekti. Ancak bunu gerçekleştiremedi. 751 (1350) yılında Yezd'e yürüyüp şehri dört ay kuşattı. Kışın yaklaşması üzerine Şîraz'a dönmek zorunda kaldı.
753'te (1352) tekrar Kirman'a saldıran Ebû İshak burada yapılan savaşta ağır kayıplar verdi. Mübârizüddin Muhammed, Ebû İshak'ın zayıflığından yararlanarak Şîraz'a saldırmak istedi. Ebû İshak saldırıya engel olmak için elçi yolladıysa da onu planından caydıramadı. Bunun üzerine ona karşı koymak amacıyla ordusuyla şehrin dışına çıktı, fakat bir savaş meydana gelmedi. Mübârizüddin şehri kuşatmaya devam ederken şehrin önde gelenlerinden bir grup kendisine bağlılıklarını bildirdi. Uzun süren kuşatmadan dolayı zor durumda kalan halkın şehrin kapısını Mübârizüddin'e açtığını öğrenen Ebû İshak şehri terkederek İsfahan'a gitti (754/1353), daha sonra Luristan'a geçti.
Ebû İshak'ın hazineleri Mübârizüddin'in yeğeni Şah Sultan'ın eline geçti. Bu olaydan bir süre sonra Ebû İshak İsfahan'a sığındı. Şehir önce Mübârizüddin, ardından Şah Sultan tarafından uzun süre kuşatılınca halk Şah Sultan'a biat etti. Şehirden kaçamayan Ebû İshak ise Şeyhülislâm Nizâmeddin Asîl'in evine sığındı. Ancak birkaç gün sonra şeyhülislâm onu Şah Sultan'a teslim etti. Şah Sultan da Ebû İshak'ı Şîraz'a Mübârizüddin'in yanına gönderdi. Ebû İshak daha önce öldürttüğü Emîr-i Hac Darrâb'ın akrabaları tarafından Mübârizüddin'in huzurunda öldürüldü (21 Cemâziyelevvel 758 / 12 Mayıs 1357). Böylece İncûlular hânedanı tarihe karışmış oldu. Ebû İshak'ın ölümü münasebetiyle başta Hâfız-ı Şîrâzî ve Zâkânî olmak üzere bir kısım şairler mersiyeler yazmışlardır.
Şiir ve edebiyata yakınlığıyla tanınan Ebû İshak şair ve âlimleri himaye etmiş, Hâfız'ı himayesine alarak kendisine maaş bağlamıştır. Şemseddin Muhammed b. Mahmûd-ı Âmülî Nefâʾisü'l-fünûn fî ʿarâʾisi'l-ʿuyûn adlı eserini ona sunmuş, Şeyh Emînüddin Muhammed Kâzerûnî, Kadı Adudüddin el-Îcî ve Pîr Yahyâ Cemâlî-i Sûfî gibi dönemin önemli şahsiyetleri kendisini takdir etmişlerdir.
Ebû İshak'ın bastırdığı gümüş sikkeler 1352'de Fars bölgesinde tedavülde idi. Birçok mimari eser yaptırarak Şîraz ve etrafının bayındır hale getirilmesi için çalışan Ebû İshak, Şîraz eski camiine Hudâhâne adıyla bir imaret eklemiş, bazı eserleri de onarmıştır. Şîraz'ı ziyaret ettiğinde Ebû İshak ile görüşen İbn Battûta onun iyilik sever ve âdil bir hükümdar olduğunu söyler. Annesi Tâşî Hatun dinî yapıların inşasına öncülük etmiş, 744 (1343) yılında Şîraz'daki Şah Çerağ'ın üzerine yüksek bir kubbe ve onun yanına bir medrese yaptırarak geniş bir külliye meydana getirmiştir.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi