Kaynaklarda kelimenin menşeine dair kesin bilgi bulunmamakla birlikte İbrânîce'den Arapça'ya girdiği kabul edilir. Kur'ân-ı Kerîm'de bu meleğin adı geçmemekte, ancak yapacağı görevden söz edilmektedir. İsrâfîl'in "Allah'ın kulu" (abdullah) veya "rahmânın kulu" (abdurrahman) mânalarına geldiğini bildiren bazı rivayetler bulunmaktadır (Buhârî, "Tefsîr", 2/6; krş. Süyûtî, el-Ḥabâʾik fî aḫbâri'l-melâʾik, s. 33). Bundan hareketle İsrâfil'in İbrânîce'de "kul" anlamındaki isrâf (serâf) ile "tanrı" anlamındaki îl (el) kelimelerinden oluşan bir isim olabileceği düşünülmüştür (Tâcü'l-ʿarûs, "srf" md.; Kāmus Tercümesi, III, 615; Lane, Lexicon, IV, 1350). Özellikle Sâmî diller arasındaki geçişler esnasında kelimelerde meydana gelen değişmelere dikkat çeken Batılı araştırmacılar, İsrâfil'in Eski Ahid'de bir melek grubunu ifade etmek üzere kullanılan serâfîm kelimesinden türetildiği kanaatindedir (İA, V/2, s. 1127; EI2 [İng.], IV, 211). Dinler tarihiyle ilgili etimolojik sözlüklerde Asurca'da šarâpu, Ârâmîce'de sref kelimeleriyle karşılandığı kaydedilen serâfîm lafzının İbrânîce'de "yok etmek, yakıp yıkmak, tasfiye etmek" gibi mânalar taşıyan bir kökle bağlantılı olan serâf kelimesinin çoğulu olduğu kaydedilir (Brown, s. 976). Eski Ahid'de yer alan bazı bilgilerle (İşaya, 6/2-7) İsrâfil'in, Hz. Peygamber'e nübüvvetinin ilk yıllarında Cebrâil'den önce refakat edip bir bakıma onu vahye muhatap olmaya hazır hale getirdiğini bildiren rivayet (Süyûtî, el-İtḳān, I, 129; a.mlf., el-Ḥabâʾik fî aḫbâri'l-melâʾik, s. 36) arasında benzerlik bulunduğu da ileri sürülmüştür (İA, V/2, s. 1128; EI2 [İng.], IV, 211).
Kıyametin kopmasından bahseden âyetler, evrende büyük bir kozmik değişime sebep olacak bu hadisenin sûra ilk üflenilmesiyle başlayacağını, ikinci üflenişle de herkesin diriltilip mahşere gitmeye hazır duruma getirileceğini ifade eder (en-Neml 27/87; ez-Zümer 39/68). Bu tür beyanlarda yer alan "üfleme" görevini ifa edecek ve insanları hesap meydanına çağıracak olan meleğin (Kāf 50/41; el-Kamer 54/6-8) İsrâfil olduğu hususunda İslâm âlimleri görüş birliği içindedir (İbn Kesîr, III, 276-278; V, 166, 309, 488-489; VII, 106-108, 388, 451; VIII, 238-239, 328). Bundan dolayı Kur'ân-ı Kerîm'de "sûr" ve "nâkūr"dan bahsedilen her âyette zımnen bunları üflemekle görevli olan İsrâfil'den de söz edildiği söylenebilir.
Hadislerde adı açıkça zikredilen İsrâfil (Müslim, "Ṣalâtü'l-müsâfirîn", 200; İbn Mâce, "İḳāme", 180; Tirmizî, "Daʿavât", 31; Nesâî, "Sehiv", 88, "Ḳıyâmü'l-leyl", 12, "İstiʿâẕe", 56) kıyamet gününde yapacağı görev açısından tanımlanarak "melekü's-sûr" (Süyûtî, el-Ḥabâʾik fî aḫbâri'l-melâʾik, s. 33-35), "sâhibü's-sûr" (İbn Mâce, "Zühd", 33; Ebû Dâvûd, "Ḥurûf", 1) ve "sâhibü'l-karn" (Tirmizî, "Ḳıyâmet", 8, "Tefsîr", 39/7) diye nitelendirilmiştir. Bu rivayetlere göre İsrâfil, Allah'ın "üfle!" emrini beklemektedir (Müsned, III, 73). Görevini yaparken sağında Cebrâil, solunda da Mîkâil bulunacaktır (Ebû Dâvûd, "Ḥurûf", 1; Süyûtî, a.g.e., s. 33). Bazı hadis şerhlerinde yer alan bilgilere göre İsrâfil'in levh-i mahfûzla ilgili görevleri de bulunmaktadır (Mahmûd Muhammed es-Sübkî, V, 178). Hz. İbrâhim'i ziyaret edip bir çocuğunun olacağını müjdeleyen (ez-Zâriyât 51/24-30), Lût peygambere insan sûretinde görünüp kavminin cezalandırılacağını bildiren (Hûd 11/69-82) melek grubu içinde İsrâfil'in de yer aldığı (Elmalılı, IV, 2800; VI, 4536; VIII, 5326), ayrıca onun arşı taşıyan meleklerden biri olduğu da kaydedilmektedir (Süyûtî, el-Ḥabâʾik fî aḫbâri'l-melâʾik, s. 34).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi