3 Receb 177'de (14 Ekim 793) doğdu. İdrîsîler hânedanının kurucusu İdrîs b. Abdullah'ın (I. İdrîs) oğludur. Babası öldüğünde Nefze kabilesine mensup bir câriye olan annesi henüz hamile idi. Babasının ölümü üzerine hizmetkârı Râşid Berberîler'i toplayıp onlara imamın öldüğünü, doğacak çocuğun erkek olması halinde ona biat edilmesini, aksi takdirde uygun birinin imam seçilmesini teklif etti. Berberîler, İdrîs b. Abdullah'a saygılarından ve Ehl-i beyt'e sevgi ve hürmetlerinden dolayı çocuk dünyaya gelinceye kadar beklediler. Üç ay sonra çocuk doğunca Râşid onu halka gösterdi. Kabile ileri gelenleri, çocuğun İdrîs b. Abdullah'a benzediğini söyleyerek ona babasının adını verdiler. Râşid, İdrîs es-Sânî ve İdrîs el-Asgar da denilen çocuğun her türlü hizmet ve eğitimini üzerine aldı. İdrîs çocukluk dönemini Râşid'in vesâyeti altında geçirdi. Afrika'da Ali evlâdı tarafından yeni bir iktidar kurulması Abbâsîler'in ve bu bölgedeki iş birlikçilerini rahatsız edecek bir gelişmeydi. Bu yüzden İfrîkıye hâkimi İbrâhim b. Ağleb (I. İbrâhim), 188 (804) yılında İdrîsîler Devleti'nin gerçek mimarı olarak gördüğü Râşid'i ortadan kaldırmak için bir suikast düzenledi. Fakat Râşid'in ölümü İbrâhim'in beklediği gibi kargaşaya sebep olmadı. Râşid'in yerine Ebû Hâlid Yezîd b. İlyâs el-Abdî vasi tayin edildi. Ebû Hâlid, 1 Rebîülevvel 188 (17 Şubat 804) tarihinde Berberîler'den bu sırada on bir yaşında bulunan İdrîs için ikinci defa biat aldı. Bu olaydan hemen sonra İdrîs'in şöhreti ülkesinin sınırlarını aştı. İfrîkıye ve Endülüs bölgelerindeki Araplar Mağrib'e gelmeye başladılar. Bu dönemde Kays, Ezd, Müdlic, Yahsub, Sadef ve diğer kabilelerden 500 atlının Mağrib'e göç ettiği kaydedilmektedir. Bu durum Araplar ile Berberîler arasında bir dengenin doğmasına yol açtı. Böylece II. İdrîs, Berberî Evrebe kabilesinin vesâyetinden çıktığı gibi kabilelerin nüfuzundan da kurtulmuş oldu. Çünkü dışarıdan gelenler değişik kabilelere mensuptular. İdrîs dışarıdan gelenlere bol bol ihsanlarda bulundu, onları kendisine yaklaştırıp yüksek mevkilere getirdi. İçlerinden Amr b. Mus'ab el-Ezdî'yi vezir, Âmir b. Muhammed el-Kaysî'yi kadı ve Ebü'l-Hasan b. Abdülmelik'i kâtip olarak tayin etti.
Bu dönemde Kurtuba'dan (Cordoba) Fas'a göç eden Rabadîler Advetüşşarkıyye'ye yerleşti. Bu sebeple bölgeye Advetülendelüs denilmeye başlandı. Öte yandan çeşitli yollarla İdrîs ile Berberîler'in arasını açmaya çalışan İbrâhim b. Ağleb, Berberî lideri İdrîs'in yeni gelen Araplar'a meylettiğini söyleyip İshak el-Evrebî'yi İdrîs'in aleyhine kışkırttı. Bunun üzerine İdrîs, İshak taraftarlarına karşı harekete geçerek liderleri İshak'ı öldürdü (192/808). Ağlebîler de İdrîs'i zayıflatmak için en güvendiği veziri Behlûl b. Abdülvâhid el-Medgarî ile temas kurunca Behlûl, İdrîs'ten ayrılarak İbrâhim b. Ağleb'in yanında yer aldı.
Velîlâ şehrinin nüfusunun giderek artması üzerine İdrîs babasının kurduğu Fas'ı başşehir yaptı. Ayrıca başka bir şehrin inşasını planladı. Advetülkaraviyyîn'in inşasına 193 (809) yılında başlandı. Buraya Kayrevan'dan gelen İfrîkıye göçmenleri yerleştirildi. Fas'ta Câmiu'l-eşyâh (192/808) ve Câmiu'ş-şürefâ da (193/809) bu yıllarda inşa edildi. Mağrib'de devletinin temellerini sağlamlaştırmaya devam eden İdrîs Büyük Atlas yönüne yürüyüp Nefîs, Ağmât ve güneyde Mesâmide bölgelerini ele geçirdikten (197/813) sonra doğuya Nefre ve Tilimsân'a yöneldi. Buna rağmen Abbâsîler İdrîs'ten hâlâ çekiniyor ve Ağlebîler'i ona karşı desteklemeye devam ediyorlardı.
II. İdrîs, 10 Cemâziyelâhir 213 (26 Ağustos 828) tarihinde otuz altı yaşında iken ansızın öldü. Bazı kaynaklarda Ağlebîler tarafından zehirlendiği kaydedilmektedir. Edip ve şair olduğu nakledilen ve İdrîsü'l-Ezher diye de tanınan İdrîs'in ölümüyle birlikte Fas, oğulları arasında dokuz emirliğe ayrılmıştır.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi