Sözlükte "hakkını vererek yapmak, yerine getirmek, doğrultmak, devam ettirmek" gibi anlamlara gelen ikāmet (ikāme), terim olarak "farz namazların başlamak üzere olduğunu duyurmak" demektir. Ezanla namaz vaktinin girdiği, ikāmetle de namazın kılınmakta olduğu haber verilir. Türkçe'de ikāmet için "kāmet getirmek, kāmetlemek ve kāmet okumak" tabirleri kullanılır. İkāmet "bir yerde kalmak, yerleşmek" anlamıyla yolculuk sırasında bazı ruhsatlardan faydalanıp faydalanmama (bk. SEFER) ve düşman ülkesinde yaşamanın hükmü (bk. HİCRET) konularıyla ilgili olarak fıkıhta ayrıca ele alınmıştır.
Fakihlerin çoğunluğuna göre ikāmet sünnet-i müekkede, Hanbelîler ve bazı Şâfiîler'e göre ise farz-ı kifâyedir. İkāmet hem edâ hem kazâ namazları için uygulanır. Yolculuk durumunda, tek başına veya cemaatle kılınan namazlarda da aynı hüküm söz konusudur. Cemedilen namazlar için ayrı ayrı kāmet getirilir. Bayram, cenaze, vitir, teravih, husûf ve küsûf, istiskā namazlarıyla nâfile namazlarda ezan gibi ikāmet de okunmaz.
Sahâbeden Abdullah b. Zeyd b. Sa'lebe'ye ezanla birlikte rüyasında öğretilen ikāmet sözleri (Ebû Dâvûd, "Ṣalât", 27, 28) ezan sözlerinin aynısı olup yalnızca "Hayye ale'l-felâh"tan sonra iki defa "Kad kāmeti's-salâh" (namaz başladı) cümlesi eklenir. Fakihler, ikāmet sözlerinin ezandaki sırasına göre okunması gerektiği konusunda görüş birliği içinde bulunmakla birlikte bu sözlerin tekrarı hususunda farklı görüşler benimsemişlerdir. Hanefî mezhebine göre ikāmet, ezan sözlerine ilâveten "Kad kāmeti's-salâh" cümlesinin iki defa tekrarından oluşur. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre başlangıçtaki ve sondaki tekbirle "Kad kāmeti's-salâh" ikişer, diğer sözler birer defa, Mâlikî mezhebine göre ise "Kad kāmeti's-salâh" lafzı da bir defa söylenir.
İkāmet, namaz vakti girdikten sonra sözlerine ara verilmeden ezandan biraz daha hızlı ve daha alçak bir sesle okunur. Vakitten önce okunması veya vaktinde okunduktan sonra bir süre namaza başlanmaması halinde tekrarlanması gerekir. Kadınların tek başlarına iken veya yalnız kadınların meydana getirdiği cemaat için kāmet getirmeleri Hanefîler'e göre mekruh, diğer mezheplere göre müstehaptır.
Ezanla ikāmet arasında cemaatin farz namaza yetişmesini sağlamak amacıyla bir süre beklemek müstehaptır. Bu hususta kesin bir ölçü bulunmayıp yerine göre iki veya dört rek'atlı bir namazı kılma süresi gibi süreler takdir edilmiştir. Akşam namazında ise beklemeden kāmet getirilir; bu namazda ezanla ikāmet arasındaki kısa fâsılanın, oturmadan ayakta üç kısa âyet okuyacak kadar bir süre veya hafif bir oturma kadar olacağı şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Ezanda olduğu gibi ikāmet de erginlik veya temyiz çağına gelmiş bir kimse tarafından ayakta okunmalıdır. Abdestsiz okumak ve zaruret olmadığı halde ikāmet sırasında konuşmak mekruhtur. İkāmet ve ezanın farklı kişiler tarafından okunmasında herhangi bir sakınca bulunmamakla birlikte ezan okuyan kişinin ikāmeti de okuması daha uygundur (Ebû Dâvûd, "Ṣalât", 30; Tirmizî, "Ṣalât", 146).
Cemaatle kılınan namazlarda cemaatin, ikāmetin hangi kısmında ayağa kalkmasının uygun olacağı konusunda farklı görüşler vardır. Hanefîler kāmet getiren kişi "Hayye ale'l-felâh" deyince, Şâfiîler ikāmet bittikten sonra kalkılmasını uygun görürken Hanbelîler, "Kad kāmeti's-salâh" denildikten sonra kalkılmasını sünnet kabul ederler. Mâlikî mezhebine göre bu konuda herhangi bir sınırlama yoktur.
Bir camide cemaatle namaz kılındıktan sonra gelen kimselerin ezan okuyup kāmet getirmeleri Hanefîler'e göre mekruhtur. Mâlikî ve Şâfiî mezheplerinde tercih edilen görüşe göre ise sonraki cemaat için ezan ve ikāmet müstehaptır. Ancak kendileri işitebilecekleri bir sesle okumalıdırlar. Mescidin bir yol kenarında bulunması, belli bir cemaate sahip bir mahalle veya semt camisi olmaması yahut kendi cemaatinden önce başkalarının namaz kılması halinde Hanefîler de bu görüşü benimser. Hanbelîler ise ezan ve ikāmet okuyup okumamayı kişinin tercihine bırakmışlardır.
İkāmeti duyan kimsenin ikāmet sözlerini tekrar etmesi, "Hayye ale's-salâh" ve "Hayye ale'l-felâh" sözlerinin yerine de "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" (Bütün güç ve hareket ancak Allah'ın iradesiyledir) cümlesini söylemesi, "Kad kāmeti's-salâh" cümlesinden sonra da Hz. Peygamber'den rivayet edilen "Ekāmehallāhü ve edâmehâ" (Allah namazı sürekli kılsın) (Ebû Dâvûd, "Ṣalât", 37) şeklindeki duayı ilâve etmesi müstehaptır.
Resûl-i Ekrem'in ezan ve ikāmet arasında yapılan duaların kabul edileceğini belirterek, "Allah'tan dünyada ve âhirette afiyet isteyin" dediği rivayet edilmiş (Tirmizî, "Daʿavât", 129; Müsned, III, 119; Ebû Dâvûd, "Ṣalât", 36), yeni doğan bebeğin sağ kulağına hafif sesle ezan, sol kulağına da ikāmet okunması mendup sayılmıştır (Ebû Dâvûd, "Edeb", 108; Tirmizî, "Eḍâḥî", 17).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi