II. Meşrutiyet'in ilânından sonra belirgin bir şekilde ortaya çıkan fikir akımlarından Türkçü düşünce ile İslâmiyet'i bağdaştırma amacı güden İslâm Mecmuası, İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin finanse ettiği bir yayın organıdır. Onu dönemin diğer İslâmcı dergilerinden ayıran özellik, millet kavramı ile İslâmî düşünceyi birlikte ele alması ve İslâmiyet'in sosyal yönü ve fonksiyonuyla ilgili meselelerde yoğunlaşmasıdır. Derginin yayımlanış amacı "dinli bir hayat, hayatlı bir din" düsturuyla ve her sayının arka kapağında yer alan, "İslâm Mecmuası, büyük Allah'ın yardımına dayanarak kalplerdeki fıtrî din ve iman hissinin inkişafıyla neşv ü nemâ bulmasına, din ve milliyet fikirlerine canlı, münevver bir cereyan verip Müslümanlık âlemi için mesut bir hayat hazırlamaya çalışacaktır" cümleleriyle açıklanmıştır.
Kazanlı Halim Sabit'in (Şibay) idaresinde on beş günlük olarak 30 Kânunusâni 1329 - 30 Teşrînievvel 1334 (12 Şubat 1914 - 30 Ekim 1918) tarihleri arasında yayımını sürdüren dergi altmış üç sayı çıkmıştır. Başlangıçta otuz iki sayfa iken savaş yıllarının maddî sıkıntıları dolayısıyla daha sonra hacmi on altı, bazan da sekiz sayfaya inmiştir.
Her sayısının başında Kur'ân-ı Kerîm'den bir sûre veya âyetle bunların tercüme ve açıklamalarına yer verilen derginin diğer bazı yazıları "İslâm'ın Necâtı", "İslâm ve Terakkî", "İslâm İntibâhı", "İslâm İçtimaiyyâtı", "Din Felsefesi", "Tasavvuf", "Fıkıh", "Kelâm", "Din Edebiyatı", "Ahlâk", "İktisat", "İçtimaiyyât", "Müslüman Kadını", "İslâm Matbuatı" gibi başlıklar altında yayımlanmıştır.
Derginin yazar kadrosunda başta Halim Sabit olmak üzere çoğu geleneksel eğitiminin yanı sıra modern öğrenimini de almış olan M. Şerefettin (Yaltkaya), Mansûrîzâde Said, M. Şemsettin (Günaltay), Ziya Gökalp, Mahmud Esad, Mûsâ Kâzım, Ahmet Agayef (Ağaoğlu), Mûsâ Cârullah, Rızâeddin Fahreddin, Abdürreşid İbrahim, Bereketzâde İsmâil Hakkı, Ispartalı Hakkı, Besim (Atalay), Bursalı Mehmed Tâhir, Köprülüzâde Mehmed Fuad, Aka Gündüz, Ömer Seyfeddin gibi isimler yer almaktadır.
Mecmuada İslâm hukukuna geniş yer verilmiş, ictihad ve icmâ hususunda bilhassa Halim Sabit'in konunun önemini ortaya koyduğu bazı makaleleri tartışmalara yol açmıştır. Ziya Gökalp de din, ahlâk ve eğitim konuları yanında İslâm hukukunu sosyal açıdan inceleyerek "içtimâî usûl-i fıkıh" adıyla yeni bir metot geliştirmeye çalışmıştır. İzmirli İsmail Hakkı Sebîlürreşâd'da, Gökalp'in dini sosyal vicdana ve sosyal kurallara dayandırmaya yönelik fikirlerine karşı çıkmıştır. Ziya Gökalp'in bu konudaki diğer makaleleriyle ortaya koymak istediği tez ise sosyoloji ile fıkıh arasında bir çatışmanın bulunmadığıdır. Halim Sabit ile Mustafa Şeref'in yazıları da bu görüşü destekler mahiyettedir.
İslâm Mecmuası'nda ele alınan önemli konulardan biri de İslâm dünyasının geri kalış sebepleridir. Daha çok Cemâleddîn-i Efgānî'nin etkisi görülen birçok makalede İslâmiyet'in ilerlemeye engel olmadığı vurgulanmış, İslâmiyet'e uygun olarak yaşanmadığı fikri üzerinde durulmuştur. Ayrıca hurafelerin etkisinde kalındığı, ilerlemek için bu hurafelerin atılarak Asr-ı saâdet'teki sadeliğe dönülmesi gerekliliği belirtilmiş, müslümanların halen içinde bulunduğu durum sert bir dille eleştirilerek ıslahat hareketlerine önem verilmesi istenmiştir.
Kadınların sosyal hayattaki yeri, meslek sahibi olabilmeleri ve birden fazla kadınla evlilik meseleleri de dergide ele alınan önemli konulardandır. Mansûrîzâde Said'in "Taaddüd-i Zevcât İslâmiyet'te Menolunabilir" başlığıyla kaleme aldığı makale İslâmî yayın organları tarafından tepkiyle karşılanmış, Babanzâde Ahmed Naim'in Sebîlürreşâd'da çıkan yazılarıyla mesele tartışılmıştır. Mûsâ Kâzım'ın "İslâm ve Terakkî" adlı makalesi de milliyetçilik konusunda İslâmcılar'la yeni bir tartışmayı başlatmıştır. Bu yazı üzerine Nüzhet Sabit, Ta'kib ve Tenkid mecmuasında konuyla ilgili olarak İslâm Mecmuası'na bazı sorular yöneltmiş ve bunların açıklanmasını istemiştir. Nüzhet Sabit'in sorularının cevaplandırılmaması üzerine Ahmed Naim'in Sebîlürreşâd'da "İslâm'da Dâvâ-yı Kavmiyyet" yazısı ile başlayan polemik, Ağaoğlu Ahmed'in buna karşılık olarak Türk Yurdu'nda "İslâm'da Dâvâ-yı Milliyet" adlı yazısı ile karşılık görerek mesele her iki yazarın bu adlar altındaki seri makaleleriyle uzun uzadıya tartışılmıştır.
Mecmuada ayrıca millî iktisat ve sermaye konusu işlenerek, savaşın şartları ve sonuçları üzerinde durulmuş, bir millî iktisat programı yapılmasının ve eleman yetiştirilmesinin önemi vurgulanarak Kırım ve Kazan'da yaşayan Türkler'in ticaret ve sanayi alanındaki başarıları ve girişimcilikleri örnek gösterilmiştir. Ahmed Muhiddin'in millî iktisatla ilgili görüşleri doğrultusunda yabancı sermayeye karşı millî sermaye savunulmuş ve yazar kadrosunda Rusya'dan gelen Türkler'in de yer almasından sonra Rusya'daki müslümanların ticaret ve sanattaki başarılarını konu edinen makalelerle müslüman-Osmanlı girişimciliği özendirilmeye çalışılmıştır. Ziya Gökalp'in "korporatist" (lonca benzeri şirketleşme) görüşleri de yine İslâm Mecmuası'ndaki "İçtimaî Neviler" makalesinde şekillenmiştir.
Köprülüzâde Mehmed Fuad'ın dinin edebiyata etkisi ve İslâm'dan önceki Türk edebiyatını inceleyen seri makaleleri, Ziya Gökalp ve Aka Gündüz'ün şiirleri, İslâm büyükleri hakkındaki biyografiler, savaş haberleriyle Türklük ve İslâm âlemi havadisleri mecmuada yer alan diğer yazılardır. Eski Osmanlı meşhurlarını konu alan yazıların çoğu Bursalı Mehmed Tâhir'in kaleminden çıkmıştır.
İktidarda bulunan İttihat ve Terakkî Fırkası'nın ittihâd-ı İslâm siyasetinden vazgeçerek onun yerine resmî politika olarak Türkçülüğü benimsediği devrede çıkmış olan dergi, I. Dünya Savaşı'nın ağır şartlarından etkilenmesine rağmen yayımını sürdürmüş ve ilk sayılarında belirttiği amaçlarından ayrılmamıştır. Osmanlı Devleti içinde Türkçülük ve milliyetçilik fikirlerinin ortaya çıkmasında ve belli bir sisteme bağlanmasında rol oynayan İslâm Mecmuası üzerine yapılan bazı incelemelerde makalelerin bibliyografik dökümü yer almaktadır (Erdoğan, s. 12-89; Arai, s. 190-204).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi