Evrak-ı Perişan ... Namık Kemal'in önemli eseri...

Nâmık Kemal'in, yazı hayatının henüz başlangıcı sayılan 1862'de İstanbul'un fethine dair yazdığı Bârika-i Zafer'le 1867'de telif ettiği ve Osmanlı Devleti'nin yükselme devrini işlediği Devr-i İstîlâ'dan sonra tarihî konuda kaleme aldığı üçüncü eseri olan Evrâk-ı Perîşân esasında Selâhaddîn-i Eyyûbî, Fâtih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan Selim'le ilgili üç müstakil biyografiden meydana gelmektedir. Ancak eser baş tarafına Devr-i İstîlâ da konularak neşredildiği gibi daha sonra yazılan Tercüme-i Hâl-i Emîr Nevrûz da aynı seriden yayımlanmıştır.

Nâmık Kemal eserin ilk cüzü olan Selâhaddîn'i, Joseph François Michaud'nun Histoire des croisades adlı eserinin Türkçe'ye çevrileceğini (eserin Türkçe tercümesi hakkında bk. EDHEM PERTEV PAŞA) duyduğu zaman Fransız yazarın Selâhaddîn-i Eyyûbî hakkında öne sürdüğü asılsız iddialara karşı bu İslâm kahramanını müdafaa için yazdığını ifade eder. Muhtemelen aynı duygularla Fâtih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan Selim için de müstakil birer biyografi yazmaya karar veren Nâmık Kemal özellikle bu tarihî eserlerinde, İslâm tarihi hakkında olumsuz fikirler taşıyan Batılılar'a karşı İslâm ve Osmanlı tarihini müdafaa gayesi gütmektedir. Doğu ve Batı kaynaklarının mukayesesiyle ortaya konulan Selâhaddîn, aynı zamanda Tanzimat nesrinin lirizmde ulaştığı son merhale kabul edilmektedir.

Türk-İslâm tarihinden bu kahramanları seçişi tesadüfî olmayan Nâmık Kemal, aslında bunların şahsında kendi fikirlerini ortaya koyma fırsatı bulur. Bu kahramanlardan Selâhaddîn-i Eyyûbî açmış olduğu cihad bayrağı ile Haçlı orduları karşısında İslâm birliğinin savunucusu olmuş, Fâtih Sultan Mehmed fethedilen toprakları vatan haline getirmiş ve devleti bir cihan imparatorluğu yapmış, Yavuz Sultan Selim de Mısır ve Arabistan'ı fethedip hilâfeti saltanat merkezi İstanbul'a getirmekle büyük bir İslâm kahramanı olduğunu göstermiştir. Emîr Nevrûz ise İslâm dünyası için Doğu'da büyük bir tehlike oluşturan Moğollar'ın müslüman olmasında büyük rol oynayan ve bu tehlikeyi ortadan kaldıran bir kahramandır.

Nâmık Kemal Nevrûz Bey mukaddimesinde, bazı büyük ahlâkî meziyetlerin insan ruhunda yerleşebilmesi için güzel örneklere ihtiyaç duyulduğunu, esasında tarihin bunu verdiğini, diğer büyük milletlerin önemli tarihî olaylarıyla kahramanlarını edebiyatlarına aksettirdiklerini, İslâm tarihinin ise büyük zenginliklerle dolu olmasına karşılık Türk edebiyatının henüz böyle bir yola girmediğini ve bu kahramanların da unutulup gittiğini söyler.

Nâmık Kemal'in eserlerinin kitap halinde neşrine dair en geniş araştırmayı yapan Ömer Faruk Akün'ün konuyla ilgili makalesinden öğrenildiğine göre Nâmık Kemal başlangıçta belirli bir sıra gözetmeksizin, "Evrâk-ı Perîşân" adı altında 1862'den beri yazmış olduğu çeşitli makale, mektup, manzum ve mensur edebî eserleriyle tercümeleri de dahil olmak üzere bir nevi külliyatını yayımlamak niyetindedir. Ancak daha sonraki siyasî mücadelesi ve sürgün hayatı onun bu seriden başka bir eser yayımlamasına imkân vermez. 1873 yılı başlarında Yavuz'un neşrinden kısa bir süre sonra doğrudan doğruya Evrâk-ı Perîşân'ın neşrine müdahale amacıyla hükümet tarafından yürürlüğe konulan Matbuat Nizamnâmesi ve Nisan 1873'te Vatan yahut Silistre'nin temsilinin ardından Magosa'ya sürgüne gönderilmesiyle eserlerini külliyat halinde yayımlama düşüncesi böylece daha başlangıçta başarısızlığa uğrar.

Evrâk-ı Perîşân'ı meydana getiren ilk cüz Devr-i İstîlâ'nın da yer aldığı Selâhaddîn Eylül 1872'de, Fâtih Aralık 1872'de, Yavuz da Ocak 1873'te yayımlanmış, daha sonra 1884'te hepsi bir arada topluca neşredilmiştir. Eserin Latin harfleriyle sadeleştirilmiş bir baskısı yapıldığı gibi (Evrâk-ı Perîşân, haz. Raif Karadağ – Ö. Faruk Harman, İstanbul 1973) Devr-i İstîlâ, Emîr Nevrûz ve Bârika-i Zafer de ilâve edilerek Nâmık Kemal'in Tarihî Biyografileri adıyla (haz. İskender Pala, Ankara 1989) yeni bir neşri daha yapılmıştır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA