Babası Avazbiy Mîrâb, Avaz İnak Han zamanında (1790-1804) mîrâblık yapmıştır. Dedesi İşim Bey, Şîr Gazi Han'ın önemli emîrlerindendi. Büyük dedesi Hüseyinkulı ise Türkistan Türkleri'nde en yüksek rütbe olan atabeglik vazifesinde bulunmuştu.
Mûnis, ilk öğrenimini babasının köyü Kiyat'ta tamamladıktan sonra Hîve medreselerinde dinî ilimler okudu. Babasının vefat ettiği yıl (1800) Avaz İnak Han'ın sarayında ferman kâtibi olarak göreve başladı. Avaz Han'ın ardından Hîve hanı olan İltüzer Han tarafından 1805'te Kungrat hânedanının tarihini yazmakla görevlendirildi. Bir yıl sonra Buhara ordusuyla yapılan savaşta ölen büyük kardeşinin yerine mîrâblık vazifesine getirildi. İltüzer Han'ın ölümü üzerine Hârizm'de çıkan karışıklıklar sırasında görevinden ayrılmak zorunda kaldı. 1806'da Muhammed Rahim Han yönetime hâkim olunca onun nedim ve musâhipleri arasına girdi, yeniden mîrâblık vazifesine getirildi ve hanın emriyle Firdevsü'l-ikbâl adlı eserini yazmaya devam etti. Rahim Han tarafından Mîrhând'ın Ravżatü'ṣ-ṣafâ isimli tarih kitabını Türkçe'ye çevirmekle görevlendirilince (1819) çalışmasına ikinci defa ara verdi. Rahim Han'ın 1825'te ölümünün ardından Allahkulı Han'ın emriyle Firdevsü'l-ikbâl'i yeniden yazmaya başladı, bir yandan da tercüme işini devam ettirdi. Eserini Safer 1227 (Mart 1812) tarihine kadar getiren Mûnis, Allahkulı Han'ın Horasan seferi dönüşünde kolera salgını sırasında öldü (Zilhicce 1244 / Haziran 1829).
Eserleri. 1. Firdevsü'l-ikbâl. XIX. yüzyılda Hîve'de parlak bir devir yaşayan Çağatay edebiyatının canlanma döneminin ilk temsilcilerinden olan Mûnis, asıl ününü ölümünden sonra yeğeni ve talebesi şair Muhammed Rızâ Âgehî tarafından tamamlanan Firdevsü'l-ikbâl isimli Çağatayca tarihine borçludur. Müellif eserini bir mukaddime ile beş bölüm (bab) halinde düzenlemiştir. Birinci bölümde Hz. Âdem'den Hz. Nûh'un çocuklarına kadar geçen devreyi, ikinci bölümde Yâfes'ten Kungratlar'a kadar Moğol hânedanlarını, üçüncü bölümde Cengiz ve ahfadını, dördüncü bölümde İltüzer Han'a kadar Kungrat hanlarını, beşinci bölümde İltüzer Han ve Muhammed Rahim dönemlerini ele almıştır. Eserin büyük kısmını oluşturan son bölümde olayları bizzat gözlemlerine veya onların şahitlerinden dinlediklerine dayanarak anlatan Mûnis'in nesri sade ve açıktır. XVII ve XIX. yüzyıllar Orta Asya tarihi hakkında yazılan en önemli kaynaklardan biri olan Firdevsü'l-ikbâl Leningrad'da bulunan, biri müellif hattı iki nüshasına dayanılarak Yuri Bregel tarafından yayımlanmıştır (Shir Muhammad Mîrâb Mûnis – Muhammad Rızâ Mîrâb Âgahî, Firdaws al-Iqbâl History of Khorezm, Leiden 1988). Eserin bir nüshası da İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (TY, nr. 82). 2. Mûnisü'l-uşşâk. Yaşadığı dönemde Türkistan'ın en büyük edip ve şairi olarak kabul edilen Mûnis şiirlerini ilk defa 1804 yılında küçük bir divanda toplamış, 1815'te 8446 beyitlik büyük bir divan tertip etmiş, 1815-1820 yılları arasında Mûnisü'l-uşşâk adını verdiği divanını hazırlamıştır. Saray hattatlarının birçok defa istinsah ettiği bu divan 1880'de Hîve'de taşbaskı olarak yayımlanmıştır. Nizâmî-i Gencevî, Hüsrev-i Dihlevî, Hâfız-ı Şîrâzî, Sa'dî-i Şîrâzî, Evhadüddin Enverî gibi İran şairleriyle Ali Şîr Nevâî, Lutfî, Meşreb, Bâbür gibi Orta Asya Türk şairlerinden etkilenen Mûnis'in şiir dilinin Nevâî'ye daha yakın olduğu görülmektedir. Divanından yapılan seçmeler Özbekistan'da birçok defa basılmıştır (Tanlangan Eserler, Taşkent 1957; Saylanma, Taşkent 1980). Şiirlerinden bazı örnekler Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi'nde yer almaktadır (XV, 162-164). Şeyh Süleyman Buhârî, Lugat-ı Çağatay'ında (İstanbul 1298) Mûnis'in birçok beytini şâhid olarak kullanmıştır. Mûnis'in ölümüyle eksik kalan Ravżatü'ṣ-ṣafâ tercümesi yeğeni Âgehî tarafından tamamlanmıştır.
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ