Sözlükte "hâsıl olmak, meydana çıkmak; izhar etmek, söylemek" anlamındaki arz kökünden türeyen isti'râz "bir kimseden duygu ve düşüncelerini ortaya koymasını istemek" mânasına gelir. Kelime, Hâricî eylemlerinin ve bilhassa Ezârika'nın ortaya çıkışından itibaren "kişinin inanç ve kanaatleri konusunda açıklamalarda bulunmasını istemek; düşünmeden adam öldürmek" anlamında kullanılmaya başlanmıştır (Lisânü'l-ʿArab, "ʿarż" md.). Aynı kökten türeyen i'tirâzın da isti'râz mânasında kullanıldığı görülmüştür (Müberred, III, 1221-1222; Taberî, V, 76-77; Ebü'l-Ferec el-İsfahânî, VI, 134).
İsti'râz Nâfi' b. Ezrak tarafından benimsenerek kararlı bir şekilde uygulamaya konulmuştur (Wellhausen, s. 68). Kaynaklarda belirtildiğine göre (Bağdâdî, s. 83; İsferâyînî, s. 29) Ezârika mensupları, kendilerinden olduğunu iddia ederek karargâhlarına gelen kişileri samimiyetlerini denemek üzere imtihana tâbi tutar, bunun için de yanlarında bulunan esirlerden birini öldürmelerini teklif ederlerdi. İmtihan edilen kişi esiri öldürürse samimiyetini kanıtlamış olur, aksi takdirde münafık ve müşrik sayılarak kendisi öldürülürdü. Ancak yahudi, hıristiyan ve Mecûsîler hakkında isti'râzın uygulanması haram sayılmıştır (İbn Hazm, V, 152). Ezârika'nın isti'râz uygulaması ayrıntıya girilmeden Eş'arî tarafından da zikredilmektedir (Maḳālât, s. 86). Eserinin iki ayrı yerinde Ezârika hakkında çelişkili bilgiler veren Ebü'l-Hüseyin el-Malatî ise isti'râz konusuna temas etmemiştir (et-Tenbîh ve'r-red, s. 51, 178). Nâfi' b. Ezrak'ın isti'râzı benimseyişinde bir kadının veya Benî Hâşim'in âzatlı kölelerinden birinin etkili olduğu kaydedilmiştir (Müberred, III, 1213; Ebü'l-Ferec el-İsfahânî, VI, 134). Nâfi' b. Ezrak'tan sonra da fırka bünyesinde isti'râz uygulaması sürdürülmüştür. Hâricîler'in günümüze intikal eden tek fırkası İbâzıyye'de ise başlangıçtan beri isti'râz uygulanmamıştır.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi