Gazzali'nin kendi düşüncesini anlattığı eser eL-MÜNKIZ mine'd-DALAL nedir?

Tam adı el-Münḳıẕ mine’ḍ-ḍalâl ve’l-müfṣıḥ ʿani’l-aḥvâl (ve’l-mûṣıl ilâ ẕi’l-ʿizzeti ve’l-celâl)’dir

Gazzâlî'nin kendi düşünce dünyasındaki büyük değişim ve gelişim sürecini anlattığı eser, İslâm kültüründe örneğine az rastlanır bir otobiyografi olması yanında V. (XI.) yüzyıl İslâm dünyasının inanç ve fikir hareketlerini değerlendiren ve daha da önemlisi, felsefî anlamda şüpheciliği o güne kadar benzeri görülmemiş bir şekilde temellendiren muhtevası ile İslâm düşünce tarihinin en özgün ürünlerinden biridir.

Eserin giriş kısmında, taklitten hoşlanmayan bir karakter olarak hakikati ararken duyulara ve akla dayanan bilgilerin gerçekliği konusunda derin bir şüpheye düştüğünü, kendisini bütün deneysel ve aklî bilgilerin dayandığı temellerden şüphelenmeye kadar götüren, bu sebeple "hastalık" ve "safsata" diye nitelediği bu kriz döneminin iki ay kadar sürdüğünü anlatan müellif, "Allah'ın kalbine attığı nur" sayesinde yeniden sağlığına kavuştuğunu ve aklın zorunlu bilgilerini bütün kesinliğiyle kabul ettiğini belirtir (s. 75-76).

Gazzâlî, Allah'ın kendisini bu hastalıktan kurtarmasının ardından hakikati araştıranların sadece dört gruptan ibaret olduğunu anladığını söyler. Kelâmcılar, bâtınîler, filozoflar ve sûfîlerden oluşan bu grupların bilgi anlayışları ve yöntemleri Hakkında kendi kaynaklarına dayanarak yaptığı incelemelere ve ulaştığı sonuçlara dair bilgi verir. Ona göre kelâm ilminin maksadı Ehl-i sünnet akîdesini bid'atçıların tahrifinden korumak olup kelâm ilmi bu amacı gerçekleştirmeye yeterli ise de kendisine aradığı gerçeği sunmada yetersiz kalmıştır. Çünkü her ne kadar kelâmcılar, ehl-i bid'atın saptırma ve tahriflerini çok iyi bir şekilde ortaya çıkarıp ifade etmişlerse de itikadî konuları temellendirirken hasımlarından aldıkları öncüllere dayanmışlardır. Bu ise zorunlu önermeler dışında delil kabul etmeyenlere fazla bir fayda sağlamaz (s. 80-83). Filozofları dehrîler, tabiatçılar ve ilâhiyatçılar şeklinde başlıca üç gruba ayıran Gazzâlî onların üzerinde durduğu düşünce alanlarını matematik, mantık, tabiat ilimleri, ilâhiyat, siyaset ve ahlâk olmak üzere altı kısımda incelemektedir. Gazzâlî'nin iddiasına göre filozoflar siyasetle ilgili görüşlerini geçmişteki ilâhî kitaplardan ve peygamberlere ait hikmetlerden, ahlâka dair fikirlerini de eski sûfîlerden almışlardır. Mantık alanında söyledikleri dinle alâkalı olmadığı için eleştirilmesi gerekmez. Tabiat ilimlerine dair söylenenler de maddî (deneysel) dünya ile ilgili olduğundan bazı istisnalar dışında din yönünden bunların da inkâr edilmesi şart değildir. Filozofların en ağır yanılgıları, dolayısıyla en çok ihtilâfa düştükleri konular ilâhiyata dair olanlardır. Gazzâlî bu alanda filozofları hem kullandıkları düşünce yöntemi hem de vardıkları sonuçlar bakımından eleştirmekte, onların üç konuda küfre, on yedi konuda bid'ata saptıklarını ifade ederek bunları ayrıntılı biçimde işlediği Tehâfütü'l-felâsife'ye gönderme yapmakla yetinmekte (s. 84-107), aynı şekilde Ta'lîmiyye olarak anılan İsmâilî-Bâtınî fırkasının mâsum imam inancını ve onun etrafında geliştirdiği iddiaları da aklî delillerle çürütmektedir (s. 108-121).

Müellif, bu akımları inceleyip yanlışlarını ve eksilerini tesbit ettikten sonra aradığı hakikate sûfîlerin yoluyla ulaştığını bildirir. Onların hayat tarzlarının en güzel hayat tarzı, yollarının en güzel yol, ahlâklarının en güzel ahlâk olduğunu kavradığını, zâhir ve bâtınlarının nübüvvet kandilinin nuruyla aydınlandığını, esasen yeryüzünde nübüvvet nurundan başka aydınlanılacak ışık olmadığını vurgular (s. 132). Eserde yaşının elliyi aşkın olduğunu söyleyen Gazzâlî'nin bu ifadesinden el-Münḳıẕ'ı hayatının son döneminde muhtemelen 501-502 (1108-1109) yıllarında (Bouyges, s. 71) yazdığı anlaşılmaktadır.

el-Münḳıẕ mine'ḍ-ḍalâl, erken dönemlerden itibaren İslâm dünyasında ve Batı'da geniş ilgi görmüştür. Gazzâlî'nin eserlerinin Batı dünyasında tanınmasına öncülük eden İspanyol Dominiken rahibi Raymundus Martini, 1278'de yazdığı sanılan Pugio Fidei adlı eserinin ilâhî ilimlere dair birinci bölümünde el-Münḳıẕ'ı Arapça ismiyle ve bu ismin Latince çevirisiyle zikrederek hakikati araştıran gruplarla ilgili bilgileri aynen tekrar etmiştir. Martini ayrıca eserinin beşinci bölümünde el-Münḳıẕ'dan uzunca bir bölüm aktarmıştır (DİA, XIII, 527). Mahmûd Hamdî Zakzûk eserin Latince'ye çevrildiğini söylüyorsa da (el-Menhecü'l-felsefî, s. 6-8) bu bilgi henüz doğrulanmamıştır.

Descartes'ın şüphecilik konusunda İbn Meymûn vasıtasıyla Gazzâlî'nin diğer eserleri yanında el-Münḳıẕ'dan da yararlanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Bu eserle onun Discours de la méthode'u arasında bir karşılaştırma yapan M. M. Şerif, şüphecilik konusunda iki eser arasındaki paralellikleri sıraladıktan sonra George Henry Lewis'in bu çok şaşırtıcı benzerliği, "Eğer el-Münḳıẕ'ın Descartes döneminde bir tercümesi olsaydı herkes bu hırsızlığa karşı isyan ederdi" şeklindeki sözleriyle dile getirdiğini belirtmekte ve bazı ipuçlarından hareketle Gazzâlî'nin diğer eserleriyle birlikte el-Münḳıẕ'ın da Latince'ye çevrilmiş ve Descartes tarafından okunmuş olabileceğini veya Descartes'ın Arapça bilen biri vasıtasıyla el-Münḳıẕ'dan istifade etmiş olmasının düşünülebileceğini ileri sürmektedir (İslâm Düşüncesi Tarihi, IV, 174-175).

Çok sayıda yazma nüshası bulunan el-Münḳıẕ'ın (Brockelmann, GAL, I, 544-545; Abdurrahman Bedevî, s. 202-203) bilinen en eski yazması Süleymaniye Kütüphanesi'nde kayıtlı olup (Şehid Ali Paşa, nr. 1712/2, vr. 33a-56b) sonunda istinsah tarihi 7 Şevval 509 (23 Şubat 1116) olarak belirtilmektedir (Dalâletten Hidâyete, tercüme edenin takdimi, s. 17-18).

el-Münḳıẕ, ilk defa Schmölders tarafından Fransızca tercümesiyle beraber Essai sur les écoles philosophiques chez les arabes içinde yayımlanmış (Paris 1842), daha sonra İstanbul'da (1286, 1287, 1289, 1293, 1303), Kahire'de (1303, 1309 [aynı müellife ait İlcâmü'l-ʿavâm ve el-Maḍnûnü'ṣ-ṣaġīr ile birlikte], 1316, 1328 [Abdülkerîm el-Cîlî'nin el-İnsânü'l-kâmil'inin hâmişinde], 1967 [nşr. Abdülhalîm Mahmûd]), Bombay'da (1891) ve Cemîl Salîbâ ile Kâmil Ayyâd'ın geniş bir tanıtma yazısıyla beraber Dımaşk'ta (1353) neşredilmiştir: İlk tahkikli çalışma olan son neşrin 1939'daki baskısına Gazzâlî'nin eserlerinin listesiyle kısa bir bibliyografyası da ilâve edilmiştir. Bunların dışında eserin genellikle ticarî mahiyette birçok baskısı yapılmıştır.

Schmölders'in tercümesinin ardından el-Münḳıẕ'ı Barbier de Meynard 1293'teki (1876) İstanbul baskısına (JA, 3. seri, IX [1877], s. 1-93), Ferîd Cebr 1956'daki Dımaşk baskısına dayanarak bir giriş ve notlarla birlikte Fransızca'ya çevirmiştir (Beyrut 1959). Claud Field eseri The Confessions of Al Ghazzali adıyla İngilizce'ye tercüme etmiş (London 1909), aynı tercüme The Alchemy of Happiness başlığıyla yeniden yayımlanmıştır (London 1910). W. Montgomery Watt, 1939'daki Dımaşk baskısından hareketle yaptığı çeviriyi The Faith and Practice of Al-Ghazali içinde yayımlamıştır (London 1953, s. 19-85). R. Joseph McCarthy de eseri İngilizce'ye tercüme etmiştir (Boston 1980; Lousville 1999). Amritsar'da Hintçe bir çevirisi neşredilmiştir (1306). el-Münḳıẕ mine'ḍ-ḍalâl Mehmed Zihni Efendi ve Said Efendi (İstanbul 1287, 1289) ile Hilmi Güngör (İstanbul 1948; Ankara 1960) tarafından aynı adla Türkçe'ye çevrilmiş, ayrıca Ahmet Subhi Furat (Dalâletten Hidâyete, İstanbul 1972) ve Ali Kaya (Hakikate Giden Yol, İstanbul 2004) tarafından da tercümesi yapılmıştır. Eseri Johannes H. Kramers Felemenkçe'ye çevirmiştir (Amsterdam 1952).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA