Ereğli, Bartın ve Amasra gibi tarihî geçmişi 3000 yılı aşan yerleşim birimlerinin ortasında yer almasına rağmen Zonguldak, kömür madeninin bulunması ve işletmeye açılmasıyla birlikte ortaya çıkmış bir şehirdir. Şehrin gelişmesini sağlayan Ereğli kömür madenlerinin hangi tarihte ve kimin tarafından bulunduğuna dair kesin bilgi yoktur. Bir arşiv belgesinde Ereğli kömür madenlerinin II. Mahmud döneminde keşfedildiği ve Abdülmecid'in saltanatı döneminde "cevher ihracatı"na başlandığı belirtilmektedir. Kömür madeninin varlığı kamuoyunda Cerîde-i Havâdis gazetesinin 30 Temmuz 1840 tarihli bir haberiyle duyulmuştur. Bu haberde Osmanlı topraklarında yapılan aramalar sonunda çok yerde "yanar taş"a rastlandığı, Karadeniz sahilinde Ereğli'ye yakın yerde bulunan kömür yataklarında mühendislerin İngiltere ve diğer yerlerden gelen yağlı ve dayanıklı taş kömürü cinsine tesadüf ettikleri belirtilmekteydi. Ereğli ve çevresinde kömür madenlerinin kumpanya şeklinde işletilmesi amacıyla 1841'de bir işletme şartnâmesi hazırlandı ve Ereğli Kömür Madeni Kumpanyası adıyla altı hisseli bir şirket kuruldu. Şirkete 1846'da Sultan Abdülmecid de ortak oldu. Madenin idaresi, Kırım savaşı yıllarında İngiliz ve Fransız donanmalarının kömür ihtiyaçlarının karşılanması için İngiltere'ye bırakıldı. Savaşın ardından madenin yönetimini Osmanlı Devleti tekrar üzerine aldı. 1865'te Bahriye Nezâreti'ne bağlanan maden idaresi 1908'e kadar bu nezâretçe yönetildi. Nezâret 1867'de Dilâver Paşa'yı Ereğli Ma'den-i Hümâyun nâzırı tayin etti; Dilâver Paşa, aynı yıl yapılan bir düzenlemede maden idaresiyle birleştirilen Ereğli kazası kaymakamlık görevine de getirildi. Ereğli kazasının mülkî idaresi ve malî işleri de Bolu ve Viranşehir sancaklarından ayrılarak Bahriye Nezâreti'ne bağlandı. Kömürün giderek önem kazanması ve yeni kumpanyaların faaliyeti üzerine (Karamanyan Kumpanyası, 1883; Courtgi Kumpanyası, 1885; Ereğli Şirketi, 1896; Sarıcazâdeler, 1900) o sırada bir köy görünümündeki Zonguldak'ın durumu değişmeye başladı. Zonguldak ve Kozlu madencilerin yerleştiği köyler haline geldi.
1880'lerden itibaren, maden havzası içinde yer alan Zonguldak veya Kozlu köylerinden birinin müstakil nahiye merkezine dönüştürülmesine çalışıldı. Ancak bu girişimlerden 1899 yılına kadar bir sonuç alınamadı. Zonguldak liman ve rıhtımının inşası amacıyla 1896'da kurulan Fransız sermayeli Ereğli Şirketi'nde çalışan Fransızlar için Fransa'nın 1899'da Zonguldak'a konsolos tayin etmesi buranın mülkî idaresinde değişiklik yapılmasını tekrar gündeme getirdi. Zonguldak bu yıllarda Kastamonu vilâyeti Bolu sancağı Hamidiye kazasına bağlıydı. Konsolosun Zonguldak köyünde ikamet etmeye başlaması üzerine girişim daha da hızlandırıldı. Kastamonu valiliği Dahiliye Nezâreti'ne başvurarak Ereğli kazasına bağlı Zonguldak ve Kozlu köylerinin 4-5000 civarında nüfusa sahip olmasına rağmen buralarda mülkî idare teşkilâtı bulunmaması yüzünden çekilen zorluklardan söz etti ve Zonguldak yahut Kozlu köylerinden birinin nahiye merkezi yapılmasını önerdi. 1899'da kaza merkezi haline getirilen Zonguldak, Hamidiye kazasının kurulduğu 1887 yılına kadar Ereğli kazasına bağlı kaldı. Bu tarihten itibaren 1899'a kadar Hamidiye kazasına bağlandı. Kaza, Ereğli'ye bağlı Devrek ile Bartın'a bağlı Çarşamba nahiyelerinin birleştirilmesiyle oluşturuldu, merkezi de Devrek nahiyesiydi ve Hamidiye kazasına 172 köy ve mahalle bağlıydı. Zonguldak kazası yirmisi Ereğli'den, kırk dokuzu Hamidiye kazasının Çarşamba nahiyesinden ayrılan altmış dokuz köyle kuruldu. Merkezi de Zonguldak olan kazanın ilk kaymakamı Süleyman Nahîfî Bey, ilk belediye başkanı ise Elbasanlı Mehmed Lutfi Bey'di. 1321 r. (1905) tarihli Kastamonu Vilâyet Salnâmesi'ne göre Zonguldak merkezde 250 hâne, bir hükümet konağı, bir postahane, bir cami, iki kilise, bir hastahane, üç han, 120 dükkân, beş otel ve dört adet fabrika mevcuttu.
Ereğli Şirketi'nin faaliyetinin genişlemesiyle birlikte kasabada yabancıların sayısı arttı. 1903'te Zonguldak'ta 2400 civarında yabancı yaşıyordu; bunlardan 192'si İtalyan'dı. Yabancılar Ereğli Şirketi'nin liman ve rıhtım inşaatında mühendis ve işçi olarak çalışıyordu. Ereğli Şirketi, 1893 tarihli mukavelenâme ile Yanko Yoannides Bey'e verilen Zonguldak liman ve rıhtımının yapımı için 1896'da kuruldu. Şirket, Zonguldak liman ve rıhtımı ile demiryolu hatları inşası yanında kömür madeni ocağı işletme hakkı da aldı. Fakat zamanla kömür işletme meselesi yüzünden yetkililerle anlaşmazlığa düşünce Zonguldak Limanı'nın resmî açılışı II. Meşrutiyet sonrasına kadar ertelendi. II. Meşrutiyet'in ardından Zonguldak'ın içinde bulunduğu maden bölgesi Ereğli Havza-i Fahmiyyesi diye adlandırıldı. Burası Zonguldak'ın merkezi ile Kilimli, Kozlu ve Ereğli kazaları dahilindeki Kandilli ve Çamlı mevkilerinden oluşuyordu. Ereğli merkezinde kömür çıkarılmamasına rağmen madenin idare merkezi 1908 yılına kadar burada kaldı. Madenin idarehanesi 1908'de Kozlu'ya ve 1910'da da Zonguldak'a taşındı.
I. Dünya Savaşı'nda madeni yönetmek için Harp Kömür Merkezi adıyla askerî bir idare kuruldu ve başına bir Alman subayı getirildi. Osmanlı Devleti, düşman kuvvetlerine ait savaş gemilerinin Zonguldak'a saldırılarını önlemek amacıyla düşman gemilerinin bombardımanı sonucunda meydana gelecek zararın Osmanlı sınırları dahilinde faaliyet gösteren bu devletlere ait kurumlardan tazmin edileceğine dair karar aldı (11 Mart 1915). Ancak şehir, 1915 yılının sonbahar aylarından itibaren Karadeniz'de dolaşan Rus donanması tarafından bombalandı. Bu sebeple şehirde yaşayan halkın ve maden işçilerinin iâşelerinin karşılanması için yardım gönderildi. 19 Mart 1917'de maden ocakları ile Zonguldak Limanı'nın idaresi için askerî komiserlik tesis edildi. Mondros Mütarekesi'nin ardından İtilâf Devletleri, Harp Kömür Merkezi yerine merkezi İstanbul'da bulunan İtilâf Devletleri Kömür Komisyonu'nu kurdular. Fransızlar maden bölgesini ellerinde tutmak amacıyla ilk defa 8 Mart 1919'da Zonguldak'a asker çıkardılar ve zamanla askerlerini takviye ettiler. Bu hadise Millî Mücadele düşüncesini uyaran bir etki yaptı. 8 Haziran 1920'de Ereğli'ye asker çıkaran ve alınan tedbirler sonucu 18 Haziran'da şehirden çekilmek zorunda kalan Fransızlar aynı gün Zonguldak'ı işgal ettiler. Emekli yüzbaşı Ethem Bey başkanlığında Müftü İbrâhim Efendi, Nihat Osman, fen memuru Ali Rıza ve dava vekili Hüseyin beylerden oluşan Zonguldak Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti faaliyetine başladı. Gösterilen direniş karşısında Fransızlar 21 Haziran 1921'de Zonguldak'tan ayrılmak zorunda kaldılar.
Zonguldak 1 Haziran 1920'de mutasarrıflık haline getirildi. Cumhuriyet döneminde 1 Nisan 1924'te Ereğli, Bartın ve Devrek Zonguldak'a bağlanarak Zonguldak il yapıldı; böylece Cumhuriyet'in ilânından sonra kurulan ilk il olma unvanını kazandı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında şehrin idarî yapısında gerçekleştirilen değişiklikler yanında 1924'te Zonguldak Yüksek Maâdin ve Sanayi Mektebi, ardından 1930'da Maden Meslek Mektebi tesis edildi. 1936'da yabancıların elindeki maden ocakları satın alındı. Bunu 1 Aralık 1940'ta yerli girişimcilerin elindeki ocaklar izledi. Bütün bu ocaklar Ereğli Kömürleri İşletmesi Müessesesi adı altında toplandı. 1 Eylül 1957'de Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri (TKİ) kuruldu. 10 Ekim 1983 tarihinde 96 sayılı Kanun Hükmünde Kararnâme ile Türkiye Taş Kömürü Kurumu Genel Müdürlüğü oluşturuldu.
Günümüzde Zonguldak. Tarihi eskiye inmeyen yeni şehirlerden biri olup Türkiye'de sayıları fazla olmayan bir XIX. yüzyıl şehridir (diğer bazıları: Ordu, Adapazarı, Mersin, Osmaniye, Ceyhan, Reyhanlı, İslahiye; Tuncel, s. 342). XIX. yüzyılın başlarında üstü kamışla örtülü birkaç kulübenin yer aldığı bu balıkçı köyü Üzülmez deresinin ağzı yakınında kurulmuştur. İç kesimlerden ormanlık ve yolsuz bir saha ile tamamen ayrılan bu alanda şehrin doğuşunun ve hızlı gelişmesinin tek sebebi yakınındaki maden kömürü yataklarıdır. Kömür havzasına o sıralarda Ereğli Kömür Havzası (Ereğli Havza-i Fahmiyyesi) denmesi de Zonguldak'ın bu tarihlerde önemsiz bir yer olduğunu ortaya koyar (Ereğli Kömür İşletmesi/İşletmeleri [EKİ] adı uzun süre devam etmiştir). Zonguldak'ın gelişmesi yabancı şirketlerin kömür havzasına el atmasından sonra daha da hızlandı. 1892'de Fransız sermayesiyle kurulan Ereğli Şirketi burada yeni ocaklar açtı, ayrıca mendirekli bir liman, kömür yıkama yerleri (lavuar), maden taşımak için dekovil yolları ve lojmanlar yaptırdı (bu lojmanlardan bazıları ve bilhassa Yayla mahallesi Fener mevkiindekiler bugün de ayakta durmaktadır); Zonguldak'ı kömür işletmesinin gerçek merkezi ve ihraç limanı haline getirdi. Önceleri Üzülmez deresi (Richard Kiepert haritasının Zafaranboli paftasında Sounautes ırmağı) boyunda, özellikle bu derenin sol yakasındaki düzlükte (günümüzde Cumhuriyet caddesinin kuzeyindeki Soğuksu mevkii) dar bir alanda yerleşen Zonguldak daha sonraki yıllarda hızla gelişerek vadilerin yamaçlarına, bu vadileri birbirinden ayıran plato ve tepelerin üstüne, eğim şartlarının izin verdiği nisbette kıyı boyunca falezler üzerine de yayıldı ve komşuları olan batıda Kozlu, doğuda Kilimli beldeleriyle aradaki boşlukları doldurup birleşme eğilimine girdi. Bu yerleşim yerlerinin varlığı ve yaşantısı tamamen Zonguldak şehrinin varlığıyla ilgilidir. Şehir coğrafyasında bu tür şehirler "uydu şehir" (ville-satellite) diye nitelendirilir. Batı ülkelerinde çok rastlanan uydu şehirler Türkiye'de fazla görülmez. Zonguldak uydu şehirleriyle (Kozlu ve Kilimli) bu tipin güzel bir örneğini oluşturur.
Zonguldak'ta bu mekânsal gelişmeye paralel olarak nüfus da arttı. Cumhuriyet'in ilk nüfus sayımında (1927) 10.000'i biraz geçen nüfusu (11.797) 1935'te 20.000'i, 1945'te 30.000'i de aştı (32.978) ve 1955 sayımında 50.000 nüfusa yaklaştı (47.589). İlk defa 1960'ta 50.000'i aşan nüfusuyla (54.010) Zonguldak 1980'de 100.000'i de aşarak 109.044 nüfusa ulaştı. 1980'den önceki nüfus sayımlarının çoğunda Karadeniz kıyılarının Samsun ve Trabzon'dan sonra üçüncü büyük şehri durumundaydı. 1980'de Trabzon'u geride bırakıp Karadeniz kıyısının ikinci büyük şehri durumuna geldi. Fakat bu durumu 1980 sayımının ardından devam etmedi. 1985'te 117.879 nüfusa ulaştıktan sonra nüfusu azaldı, 1990'da 116.725, 2000 yılında 104.276 nüfus kaydedildi; ardından biraz toparlanarak 2010'da 109.081, 2011'de 110.043 nüfusa ulaştı. Zonguldak şehri son sayımlarda üçüncü şehir olma hüviyetini de kaybederek Samsun, Trabzon ve Ordu'dan sonra dördüncü sıraya düştü. Zonguldak'ın nisbeten az gelişmesinde kurulduğu yerin coğrafî özelliklerinin rolü büyüktür. Yüksek eğim şartları (en yüksek noktası olan güneydoğudaki Dilâver mahallesinde bir kesimde 600 metreye çok yaklaşır) konut yapımında güçlükler çıkarıyordu. Meselâ Bahçelievler ve Site semtlerinin yer aldığı sırtlara ait 1920 tarihli bir fotoğrafta söz konusu sırtların tamamen boş olduğu görülmektedir (Hamzaoğlu, s. 138). Bu da eğim şartlarının iskânı ve bunun yanında nüfusun artışını geciktirdiğini gösterir. Eğim şartlarının sadece yükseklerde değil deniz kıyısındaki mahallelerde bile iskâna zorluklar çıkardığı dikkati çeker. Denize kıyısı bulunan İncivez mahallesinde yüzeyin % 55'inden fazlası 50 ile 100 m. arasındaki yüksekliklerden meydana gelmektedir (Menteşe, s. 44).
Şehrin kurulduğu çekirdek kesiminden başlayarak büyümesi çeşitli aşamalar halinde gerçekleşmiştir. Kuruluşundan 1900'lü yıllara kadar söz konusu alan içinde sıkışıp kalan şehir (kasaba) zamanla gelişmeye başlayıp yine aynı kesimin batısına doğru yayıldı. Buna paralel olarak Zonguldak çevrelerinden gelenler oldu. Şehir 1930-1940 arasında Üzülmez deresinin sağ (doğu) yakasına da geçti. 1940-1950 yıllarında Üzülmez semti ve Yayla mahallesi teşekkül etti. 1940'lı yıllara yaklaşıldığında iskânın Üzülmez deresinin sağ yakasına atlamasında Ankara-Zonguldak demiryolunun tamamlanması da etkili oldu. Zira demiryolu derenin sağ yakasını izleyip şehre ulaşıyor ve Zonguldak Garı da bu yakada bulunuyordu. 1950-1960 yılları arasında Yeşil, Bahçelievler ve Tepebaşı mahallelerinin yer aldığı alanlara da iskân ulaştı ve şehir biraz daha büyüdü.
1960'lı yıllarda şehrin kuzey bölümünde yoğunluk arttı ve 1970'li yılların başında en yoğun nüfuslu mahalleleri Terakki, Meşrutiyet, Çaydamar, Ontemmuz ve Mithatpaşa mahallelerinin bulunduğu kesimlerdi (Hamzaoğlu, s. 37). Günümüzde en yoğun semtler Meşrutiyet, Bahçelievler, Mithatpaşa, Yeşil ve Baştarla mahalleleridir. En batıdaki İncivez mahallesi, şehrin üniversitesini (Karaelmas Üniversitesi, 2012 yılı başlarında Bülent Ecevit Üniversitesi) barındırması sebebiyle en modern görünümlü mahalle durumuna geldi. Bu mahallenin doğusundaki Bahçelievler mahallesi ilk yıllarında bahçeler içinde kurulmuşken -Türkiye'nin diğer şehirlerindeki benzeri mahalleler gibi- ismine uygun görünüşten uzaklaşma eğilimindedir. Şehir normal yollarla büyüdüğü gibi çevredeki köylerin şehrin belediye sınırları içine alınmasıyla da büyüdü. Meselâ doğudaki Bağlık mahallesi eskiden köy iken günümüzde şehrin mahallelerinden biri durumuna getirildi. Zonguldak'ın diğer şehirlerden farklı bir özelliği de eğim şartları dolayısıyla merdivenli sokaklara fazla rastlanmasıdır. Yapılan bir araştırmaya göre şehirdeki merdivenli sokakların uzunluğu 5 kilometreyi bulmaktadır (Melahat Türk-Rasim Türk, s. 13). Bu da Türkiye şehirleri için bir rekordur.
Zonguldak şehri maden çıkarılmasına bağlı olarak kurulduğundan şehir fonksiyonu bakımından madencilik ağır basmaktadır ve diğer fonksiyonları geri plana itmiştir. Yalnız son yıllarda şehrin turizminde bir canlanma hissedilmektedir. Turizm açısından çekiciliğinin başında şehrin son derece yeşil bir görünüme sahip olması gelir. Türkiye'nin çok yeşil başka yöreleri de vardır. Fakat o yörelerde kesif yeşillik şehrin dışında başlar, dolayısıyla şehirlerin içi fazla yeşil değildir; Zonguldak'ta ise şehrin kendisi yeşildir. Bunun dışında mağara turizmi önemli yer tutar. Şehrin kurulduğu sahada kalkerlerin geniş bir alanı kaplaması Zonguldak'ı çok önemli bir mağara turizmi merkezi haline getirme yolundadır (en önemlisi Gökgöl mağarası). Şehrin içinde deniz turizmini cazip kılacak sevimli koyların bulunmasına rağmen (en önemlisi Kapız plajı), maden şehri olmasından dolayı kumsalların ve önündeki denizin kirlenmesi, ayrıca deniz mevsiminin bu yörede uzun sürmemesi önemli bir engel gibi görünmektedir.
Zonguldak şehrinin merkez olduğu Zonguldak ili Bartın, Karabük, Bolu ve Düzce illeriyle komşu olup Karadeniz'e kıyısı vardır. Merkez ilçeden başka Alaplı, Çaycuma, Devrek, Ereğli ve Gökçebey adlı beş ilçeye ayrılmıştır. 3304 km2 genişliğindeki Zonguldak ilinin sınırları içinde 31 Aralık 2011 tarihindeki sayıma göre 612.406 nüfus yaşamakta ve kilometrekareye 185 kişi düşmekteydi. Diyanet İşleri Başkanlığı'na ait 2007 yılı istatistiklerine göre Zonguldak'ta il ve ilçe merkezlerinde 169, kasabalarda 176 ve köylerde 1067 olmak üzere toplam 1412 cami bulunmaktadır. İl merkezindeki cami sayısı elli sekizdir.
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ