XVIII. yüzyıla ait Gazi Turahan Bey'in yarı efsanevî Menâkıbnâme'sinden hareketle Tırnova kasabasının 1420 yılı civarında Gazi Turahan Bey tarafından Tesalyalı Yunanlılar için güvenli bir sığınak halinde kurulduğu belirtilir; Turahan Bey de Tesalya'nın fâtihi olarak kabul edilir. Buna göre büyük Tesalya ovasının kuzey dağlarında yaşayan savaşçı Ulahlar ve Bulgarlar'ın saldırılarına karşı Turahan Bey, Konya'dan gelen savaşçı Türk göçebelerinden (Konyar) meydana gelen on iki köyden ibaret bir dizi köy kurdu (Çaylar, Deliler, Dereli, Karacaoğlan, Kara Demirli, Kazaklar, Kufala/Kulfallar, Ligara, Misallar, Palamut, Radgun ve Tatar). Bunlara Turahan Bey tarafından verilen önemli imtiyazları II. Murad onaylamıştır. Anadolu menşeli üstün kaliteli dokumacılık ve kumaş boyamacılığı sayesinde yeni yerleşim yeri büyüyüp Tesalya'nın en müreffeh kasabası haline gelmiş, yeni kasaba kızlar ağasının yönetimi ve koruması altına alınmıştır. Gazi Turahan Bey, Tırnova'da bir cami ve hıristiyanlar için Agios Nikolaos Tourahan adlı bir kilise yaptırmıştır.
Ancak Tırnova'nın gerçek tarihi daha farklıdır. Özellikle Osmanlı tahrir kayıtları buranın gelişmesiyle ilgili önemli bilgiler sunar. Kasabanın ismi Türkçe'de "dikenlik" anlamına gelen Slavca "tırnovo" kelimesinden gelmektedir. Bizans kaynakları 950 yılı civarında ve 1277'de Tırnova'dan bir köy diye söz eder. Kazılarda bulunan Bizans ve Frank seramikleri, XIV. yüzyılın erken dönemlerinde yıkılan ve boşaltılan bu bölgenin XII ve XIII. yüzyıllardaki varlığını kanıtlar. Tırnova yeniden kurulan bir köy olarak ilk defa 859 (1455) tahririnde zikredilmiş olup bundan önce mevcut değildi. Buna göre elli bir hânesi bulunmaktadır ve sancak beyi Turahanoğlu Ömer Bey hassının bir parçasıdır. 887 Zilhicce ayı ortalarında (1483 Ocak sonları) II. Bayezid, Tırnova köylerini ve Tatarlar'ı Turahanoğlu Ömer Bey Vakfı'na bıraktı.
912 (1506) yılı tahriri Tırnova'da sadece yeni imtiyazlarla açıklanabilecek olan 384 hânelik bir artışı gösterir. Bu vakıf defterinde Tırnova'da herhangi bir müslüman nüfustan, camiden, mescidden ve kiliseden söz edilmemektedir. Defterde zikredilen bedesten ise başka bir Ömer Bey tarafından yaptırılmıştı. Yine Larissa'nın meşhur taş köprüsü de Gazi Turahan değil onun torunu Hasan Bey tarafından XVI. yüzyılda inşa ettirilmişti. Nitekim ilk Osmanlı kaynakları da burada herhangi bir Bizans köprüsünden bahsetmez. Yalnız dar bir ahşap köprüden Henry de Valenciennes 1209'da söz etmiş, daha sonra burası ortadan kalkmıştır. 1484'te seyyahlar Ömer Bey Vakfı tarafından tedarik edilen sandallarla karşıya geçebilmişti. XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait mühimme defterleri, Tesalya'nın Turahanoğulları'na mensup üç sancak beyinin büyük vakıflarının şartlarının değiştirildiğini gösteren çeşitli notları ihtiva eder. Bu sebeple vakıflar kızlar ağasının gözetimine verildi. 1506, 1521 ve 1570 tahrirlerinde burada Konyar diye adlandırılan on iki göçebe köyü hakkında bilgi yer almaz. Bu durum söz konusu köylerin bu yüzyılda mevcut olmadığını ortaya koyar. 1506-1570 yılları arasında Tırnova'daki hâne sayısı 384'ten 1290'a (ya da 2000 dolayından 6500'e) çıktı. Bu sonuncu rakam Tırnova'nın, o sırada 800 hâneye sahip sancak merkezi Tırhala'dan ve Yenişehir'den (Larissa) daha büyük bir yerleşme haline geldiğine işaret eder. Şehirde camileri bulunmasa da bu tarihte altı hâneden meydana gelen küçük bir müslüman cemaati ortaya çıkmıştı. XVII. yüzyılda Osmanlı Balkanı'ndaki pek çok şehrin ortadan kaybolduğu dönemde Tırnova büyümeyi sürdürdü.
1668'de Evliya Çelebi, Tırnova'yı 3500 evi bulunan (oldukça abartılı bir rakam), kiliseler, manastırlar ve dindar hıristiyanlarla dolu bir yer diye tasvir eder. Ona göre Tırnova'daki müslümanlar sadece bir camisi ve hamamları olan, İslâmiyet'i seçmiş bölge halkına mensup kişilerdir. Evliya Çelebi'den az önce Edward Browne, Tırnova'yı büyük ve hoş bir şehir olarak anmıştır. 1092 (1681) tarihli Avârız Defteri 1529 hıristiyan hânesi (tahminen 7500 kişi) halkını zikreder (BA, KK, nr. 2716). 1691-1692 tarihli bir cizye kaydında Tırnova'da 2284 yetişkin erkekten ve 279 "nefer perakende"den söz edilir. Bu rakamlar yaklaşık 7800 kişiye tekabül eder. XVIII. yüzyılda Tırnova gerek fizikî gerekse nüfus yönünden biraz daha fazla İslâmî bir özellik kazanmaya başlar. XVIII. yüzyılın son çeyreğinde makine yapımı ucuz tekstil ürünlerinin ithalâtı Tesalya pazarlarının canlanmasına yol açmakla beraber Tırnova ve Tesalya'nın tekstil üretimi yapan diğer yerlerini (Aghia, Ambelakia vb.) olumsuz etkiledi. Bunun sonucunda eşkıya grupları ortaya çıktı, güvenlik sarsıldı.
1806'da Leake, Tırnova'da yetmişi müslüman 1500 ailenin varlığından söz eder. Bununla birlikte şehirde geçmişte daha büyük müslüman cemaatin varlığına işaret eden altı cami bulunmaktaydı. Nitekim kendisine daha önce şehrin 4000 evi bulunduğunun söylendiğini yazar. Pek çok kalıntı, boş ve insansız ev gören Leake bu sayının doğru olabileceği kanaatini belirtir. Johannes Oikonomou-Larissaios 1817'de Tırnova'da on dört-on beş kilisenin, iki manastırın ve dört beş caminin yanında 1000 ev bulunduğunu yazar.
1239 (1823-24) tarihli Cizye Defteri Tırnova'da 1143 yetişkin erkeğin varlığını kaydeder. Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasından (1830) ve kuzey sınırlarının Tesalya'ya ulaşmasından sonra Tırnova'nın askerî önemi arttı. Buraya kalabalık bir Osmanlı askerî garnizonu yerleştirildi. Bu garnizon şehrin hemen dışında nehrin güneyindeki geniş kışlaya konuşlandı. Tesalya'nın Yunanistan'a terkedilmesinden hemen önce 1880 tarihli bir Yunan askerî raporunda yer alan bilgiye göre Tırnova'da 950 müslümanın yanında 4500 Yunanlı ahali bulunmaktaydı. 1882'de Türkler Tırnova'yı terketti, geride kalan camiler ise hiçbir iz bırakılmadan ortadan kaldırıldı. 1881'den itibaren 1981'e kadar geçen yüzyılda Tırnova'nın nüfusu 4337'den 11.118'e ancak ulaştı. 2002'de çoğunluğu şarap ve peynir üretiminden geçimini sağlayan 15.000 kişilik bir nüfus kaydedilir. Önceden zikredilen bütün kiliseler hâlâ ayakta olup hepsi XVII. yüzyılda inşa edilmiş, zengin freskler, yaldızlarla süslenmiştir. Şehrin dışındaki kışlanın hamam kısmı 1990'lı yıllarda restore edildi.
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ