Hotin nerededir? Hotin Antlaşmasında adını veren yer...

Ukraynaca Xotyn, Romence Hotin, Lehçe Chocim şeklinde anılmakta olup Kuzey Moldova'da Dinyester (Dniestr/Turla) nehrinin sağ kıyısında yer almaktadır. Burası hakkında ilk bilgiler XIV. yüzyıla kadar inmektedir. Bu dönemde bir Ortaçağ kalesi olarak Moldova (Boğdan) beylerinin idaresi altında bulunmaktaydı. 1387'de Hotin Kalesi dizdarlarının adlarına rastlanması bu sıralarda askerî bir istihkâmın varlığına işaret etmektedir. Taştan yapılmış kalenin inşa tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte bunun II. Stefan'ın idaresi döneminden biraz önceye gittiği sanılmaktadır. Hotin ayrıca, Orta Avrupa'dan ve Baltık'tan gelip İstanbul'a uzanan tarihî ticaret yolları üzerinde önemli bir geçit yeri durumundaydı. Burası, Osmanlılar ve Lehler arasında Moldova üzerinde hâkimiyet kurma mücadelesinde önemli bir rol oynadı.

Osmanlılar, Hotin önlerinde ilk defa Boğdan Voyvodası Stefan cel Mare döneminde görüldüler. 1476'da Fâtih Sultan Mehmed'in ordusuna karşı burası Voyvoda Stefan'ın amcası Vlaicu tarafından başarılı bir şekilde savunulmuştur. 1538'de Petru Rareş'e karşı Osmanlı-Leh ortak harekâtı sırasında kale Leh hatmanı Jan Tarnowski tarafından kuşatıldı. Bender'de yeni bir Osmanlı sancağı kurulduktan sonra Hotin Rareş'e geri verildi. Rareş kaleyi tamir edip genişletti. Kale "pârçalab" denilen kale kumandanının idaresi altındaydı; fakat bunu takip eden yıllarda yeniçeriler sık sık kaleye gelip bir süre kaldılar. 1621'de, Petro Konaševyč-Sahajdačnyj idaresindeki Ukrayna kazaklarının da yardımıyla Jan Karol Chodkiewicz'in başında bulunduğu bir Leh-Litvanya ordusu, Hotin Kalesi'nin küçük ve kullanışsız oluşu dolayısıyla kale yakınında yeni bir askerî istihkâm yaparak II. Osman'ın kalabalık ordusunun hücumlarına karşı koydu. Bu savaş, o zamana kadar adı pek duyulmayan Hotin'in tanınmasına ve öneminin anlaşılmasına yol açtı. II. Osman'ın Hotin seferine çıkışı (1620) askerî mülâhazalardan ziyade iç siyasete dönük bir hareketti. Osmanlı kaynaklarında, Hotin etrafında son derece müstahkem hendekler ve tabyalar meydana getirildiği, tabur adı verilen istihkâmlar yapıldığı ve mükemmel bir savunma hattı oluşturulduğu belirtilmektedir. Yapılan hücumlardan bir sonuç alınamayınca iki taraf arasında 9 Ekim 1621'de bir antlaşma imzalanarak, Dinyester nehri sınır sayıldı. Hotin Boğdan voyvodalarının idaresi altına verildi, fakat burada yeterli ölçüde bir muhafaza kuvveti ve silâh bırakılmamıştı.

1657'de Erdel Voyvodası II. György Rakoczy'nin isyanı ve Lehistan'ı istilâya kalkışması üzerine Osmanlılar duruma müdahale ettiler. Melek Ahmed Paşa idaresindeki Osmanlı kuvvetleri Hotin'e giderek bölgede faaliyette bulundular. Bu harekât sırasında Melek Ahmed Paşa'nın yanında bulunan Evliya Çelebi Hotin'i taştan bina edilmiş küçük bir kale olarak tarif edip hendeğinin büyüklüğünden söz eder; kalede iki kapının bulunduğunu, içinde seksen kadar tahta örtülü kulesi, altmış-yetmiş kadar evi, elli kadar dükkânı olduğunu yazar.

1672'de Kamaniçe'nin Osmanlılar tarafından fethi Kuzey Moldova'yı yeniden savaş alanı haline getirdi. Osmanlı fetihlerinin ağırlık merkezinin bu yöne kayması üzerine Hotin bir harekât üssü oldu. Buranın karşısında Turla üstünde bir köprü kuruldu (İzvança/Zuravno). 1673'te Leh kuvvetleri Hotin'e girdilerse de Sarı Hüseyin Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu burayı kuşatarak kaleyi aldı. Ancak 11 Kasım'da Osmanlı ordusu, Leh hatmanı Jan Sobieski'nin kumandasındaki kuvvetler karşısında Hotin önlerinde yenilgiye uğradı. Böylece kale Lehler'in eline geçti. Burada kazanılan başarı Sobieski'nin yeni Lehistan kralı seçilmesini sağladı. 1676'da imzalanan Zuravno (İzvança) Antlaşması'ndan sonra bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti yeniden sağlam bir şekilde kuruldu. Bu arada bazı kaynaklarda Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa'nın, aralarında Hotin'in de bulunduğu bazı kaleleri bir karşı saldırıda ele geçirilip kuvvetli bir tutunma noktası haline getirildiği gerekçesiyle yıktırdığı belirtilir. Fakat bunun tamamıyla gerçekleştirilmediği anlaşılmaktadır. Bunu takip eden savaşlar sırasında birkaç defa el değiştiren Hotin, 1699'da Karlofça Antlaşması sonucunda Kamaniçe'nin terkedilmesiyle Doğu Avrupa'da Osmanlılar'ın en önemli dayanak noktası olma özelliğini kazandı. 1711'den sonra Boğdan'dan alınıp doğrudan Osmanlı idaresine sokuldu ve önce bir nahiye, sonra da sancak statüsü verildi. Lipka Tatarları Hotin civarına yerleştirilerek mülkleri kendilerine bırakıldı. 1713'te geçici Rus işgalinin ardından İstanbul'dan gönderilen Osmanlı ve Fransız teknik heyetinin nezaretinde yeniden tamir edilerek genişletildi. Bu yeni kale, iç kale adı verilen eski Ortaçağ kalesini çevirecek şekilde Batı tarzı yanında Osmanlı izleri de taşıyan bir üslûpta yapılmıştı. Kalenin dört kapısı bulunuyordu. Bunlar İstanbul (Yaş), Tımışvar, Bender (aynı zamanda Ukrayna) kapıları adını taşıyor, dördüncüsüne ise Dinyester'e baktığı için Su Kapısı deniyordu. Kale içinde iki hamam, iki büyük cami ve bir bedesten inşa edilmişti.

Bu tahkimatına rağmen kale 1739'da Mareşal Münnich idaresindeki Rus ordusunun eline geçti. Burada el konan Kolçak Paşa'nın zengin eyalet arşivi bugün Moskova'da Dışişleri Bakanlığı Arşivi'nde bulunmaktadır. Belgrad Antlaşması'ndan (1739) sonra Hotin Osmanlılar'a geri verildi. 1769'da Osmanlı-Rus savaşları sırasında Prens Golicyn (Galitsin) tarafından zaptedildi. Ruslar önce geri püskürtülmüşse de Sadrazam Moldovanî (Moldovancı) Ali Paşa'nın Kamaniçe ile Hotin arasında meydana gelen savaşta yenilmesi üzerine Osmanlı kuvvetleri geri çekilince Hotin'deki muhafızlar da kaleyi terketmişler ve böylece kale Ruslar'ın eline geçmişti. 1774'teki Küçük Kaynarca Antlaşması ile Hotin yeniden Osmanlılar'a bırakıldı. Fakat 1775'te Bukovina denilen Kuzey Moldova'nın batı kesimi Avusturyalılar'ca işgal edildi. 1788-1791 savaşı sırasında Avusturya ve Rusya ortak kuvvetleri tarafından kuşatıldı ve 1788 Eylülünde bu kuvvetlerce alındı. Yaş Antlaşması ile (1792) Osmanlılar'a geri verilen Hotin son olarak 1806'da Ruslar'ın işgaline uğradı. 1812'deki Bükreş Antlaşması ile de Dinyester ve Boh (Besarabya) arasında kalan araziyle birlikte Rusya'ya bırakıldı.

1918'de Hotin ile Besarabya Romanya'ya verildi. Ribbentrop-Molotov Antlaşması sonucunda 1940'ta Sovyetler tarafından ele geçirildi. 1941'de yeniden Romanya'ya iade edildiyse de 1944'te (resmen 1947) Sovyet Ukraynası'na katıldı. Hotin kasabası kalenin gölgesinde kaldığı için hiçbir zaman önemli bir merkez haline gelmedi. Burada Ukraynalılar, Romenler yanında küçük bir yahudi ve Ermeni topluluğu da yaşamıştı.

Bugün Hotin 12.000 (1995) dolayında nüfusuyla bir kasaba durumundadır. II. Osman'ın Hotin seferiyle ilgili olarak Hâlisî tarafından yazılan eser, II. Osman Adına Yazılmış Zafername adıyla tıpkıbasım olarak Y. Yücel tarafından neşredilmiştir (Ankara 1983).

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA