Yedi yıl gölgede kaldıktan sonra Türk dış politikasının kaptan köşküne oturduğu günlerde başladı tartışmalar! Son günlerde ise Amerika'da, Avrupa'da tartışmalar iyice alevlendi. Ona "Yeni Kissinger" diyenler oldu. "Yeni Osmanlıcı" diyenler de. Son günlerde "Yeni Osmanlılar Türkiye'nin rotasını Doğu'ya mı çevirdi?", "Türkiye Batı'dan kopuyor mu?" sorusu çokça duyulmaya başlandı. Aslında, Ahmet Davutoğlu, 2002'den beri Başbakan'ın özel danışmanı olarak birçok özel misyon üstlendi. Özellikle Ortadoğu'da çok aktif bir rol oynadı. Hamas'ın sürgündeki lideri Halid Meşal'in Ankara'ya gelişinin arkasında da Davutoğlu vardı. Suriye-İsrail arabuluculuk misyonunun arkasında da! İran'la Batı arasındaki kavgada tansiyonu düşürmeye çalışan Hocaydı. Irak'ta Sünniler ve Şiiler arasındaki kavgada uzlaştırıcı rol oynayan da yine o. Yani Batı'da, Doğu'da, Ortadoğu'da ve Balkanlarda herkesin gözü Türk dış politikasına yeni bir nefes getiren, Dışişleri Bakanı'na çevrildi bir süredir! Atina'da Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Konferansı'na giden Davutoğlu, NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı için Brüksel'e birlikte uçmayı teklif edince, hemen ilk uçakla Atina'ya gittim. Şehre bile inmeden hava kararırken, Ata uçağıyla Atina'dan havalandık. Davutoğlu Hoca, kısa bir süre sonra yanımıza geldiğinde biraz yorgun görünüyordu ama daha da önemlisi yüzünden hiç eksik olmayan gülümseyişi sanki biraz donmuş gibiydi. İlk kez biraz keyifsiz gördüm. Gerçi sohbetimiz ilerledikçe keyfi yerine geldi ama başlangıçta belli ki keyfi biraz kaçmıştı hatta biraz kızgındı bile diyebilirim. Neden mi ? Nedeni kendisine vurulmak istenen "Yeni Osmanlı" damgası!
'BENİMSEMİYORUZ'
Zaten sohbete başlar başlamaz rahatsızlığını da hiç gizlemedi. "Bize Yeni Osmanlıcı diyorlar" diye söze girdi Davutoğlu Hoca. "Ben bir defa bile böyle bir tanım yapmadım. Bunu benimsemiyoruz da" diye sürdürdü sözlerini. Sonra nedenini anlatmaya başladı: "Eskiden dış politika sınırlı olduğu için belli ülkelere gidiliyordu ama olaylar o kadar hızlı gelişiyor ki. Mesela Bosna Hersek. Yeniden gitmek ihtiyacı oluyor. Psikolojik boyutu da var. Gittiğimde çok büyük moral bozukluğu vardı. Boşnakların moralini takviye etmek için birkaç konuşma yaptım. Balkanlarda büyük yankı yaptı. Arnavutça'ya Sırpça'ya çevrildi. Birileri de bize 'Yeni Osmanlıcı' dedi. Hiçbir zaman benimsediğimiz bir şey değil. Bu tanım iyi niyetle çıkartılmış da değil." "Ben hiçbir yerde Yeni Osmanlı tanımı yapmadım. Bize atfen böyle bir şey yaptılar" diye sürdürdü sözlerini Davutoğlu ve bir siyasetçiden çok tam bir akademisyen gibi nedenini anlattı: "Çünkü biz tarihi hinterlandımızda, coğrafi bölgelerimizde aktif hale geldik. Bununla bir korku da yaratılmak isteniyor. Yani tam aktif hale geldiğimiz bir dönemde Balkanlar'da, Ortadoğu'da, Kafkaslar'da, 'Osmanlı havası' yani 'Türkiye yeniden hegemonya kurmak istiyor' gibi bir havaya da yol açıyor ki, bu benimsediğimiz bir yaklaşım değil."
BU DEYİM NASIL ÇIKTI?
Davutoğlu'na "Yeni Osmanlılar deyim nasıl çıktı?" diye de sordum. Aslında Davutoğlu'nun "Stratejik Derinlik" kitabında bir bölüm var. Davutoğlu kitabında, 1990'lı yıllarda Osmanlı'nın son dönemindeki dört akımın arka arkaya devreye girdiğini yazıyor. Özal döneminde Yeni Osmanlıcılık! Doğru Yol ve Refah Partisi koalisyonu döneminde İslamcılık! 28 Şubat'ın Batılıcılığı! Ve 28 Şubat sonrası çıkan sağ sol milliyetçilik yani Türkçülük. Yani Davutoğlu'na göre, Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük akımları arka arkaya gündeme geldi ama hepsi de hazırlıksızdı. Hatta, Davutoğlu kitabında, hazırlıksız olarak bunları söylemenin, "Çin'den Adriyatik'e" demenin doğru olmadığını yazıyor. Yani, Hoca kitabında, Türkiye'nin reel politika yapmak durumunda olsa da bütün bunların Türkiye tarihinin parçası olduğunu vurguluyor. "Osmanlı da bizim tarihimizin parçası, İslam da kültürel unsurlarımızdan birisi. Batılılaşma da bizim tarihi tecrübemiz, Türkçülük hareketi de" diyor Davutoğlu.
AMERİKA'DAN ÇIKTI
"Benim ağzımdan hiçbir yerde Yeni Osmanlıcılık diye bir tabir çıkmamıştır. Politikayı tanımlarken böyle bir tabir kullanmadım" diye sohbetimizde ısrarla vurguladı Davutoğlu ve şöyle sürdürdü konuşmasını: "Ama neden bunu çıkardılar. Batı'da Amerika'da belli çevreler çıkardı önce. Sonra yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Nedeni biraz da şu! Benim bazen tarih referansı yapmam, tarihe referansta bulunmam yani tarih referanslı konuşmamı onlar gerekçe gibi gösterebilirler. Yani 'İran sınırımız 370 yıllık' dememiz veya 'Balkanlar'da tarihi sorumluluğumuz var' dememiz gibi. Tarihi referansı bir ideolojik çerçeve gibi yorumlanamaz. O tarihi anlamadan bugünkü siyasi olayları çözümleyemezsiniz." Davutoğlu, üslubunu biraz daha sertleştirerek şöyle sürdürdü: "Aksini çok söyledim ben. Dedim ki Türkiye bir ulus devleti olarak bölgemizdeki herhangi bir ulus devletle, en küçük ölçekli nüfus ya da yüzölçümü olarak, aynı şartlardadır, eşittir. Kimse üzerinde bir hakimiyetimiz de yoktur. Ama yapmak istediğimiz şey, çevremizde kalıcı düzenin kurulmasına katkıda bulunmaktır. Düzenden kasıt Pax-Ottomanaysa, Pax düzen anlamında. Biz düzen kurmaya çalışıyoruz, böyle bir şey yanlış da değil. Ama bunu modern çerçevede bu ulus devletlerin eşitliği parametreleri etrafında kurmaya çalışıyoruz. Yani Türkiye'nin Ortadoğu politikasında bir buyurgan dil var mı? Yukardan bakan bir dil. Böyle bir şey yok. Bu biraz belli çevrelerin, tam da Türkiye çok ciddi bir dış politika hamlesi içine girmiş ve büyük bir uluslararası, bölgesel ve küresel etkinlik kazanmış olduğu dönemde Türkiye'yle yakın çevre ülkeler arasında olumsuz bir hava yaratma çabası da seziyorum."
SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ
"Yeni Osmanlıcılık tanımında kasıtlı bir şey mi var?" diye üsteledim. Davutoğlu "Bu kavramsallaştırmayı biz kullanmadıkça bize dönük olarak kullanılıyor olması ya yanlış anlamadır ya da iyi niyetten yoksundur" diyerek şöyle konuştu: "Birileri bize 'Yeni Osmanlı' diyor. Biraz bizi gizli bir suçluluk psikolojisine sokarak, sanki biz buna apolejik (
Özür dileyen) bir tutum tanınacağız gibi! Hayır apolejik bir tutum da takınmıyoruz. Osmanlı'nın nasıl mirasını devralmışsak, yani borçları dahil bütün mirası, bedelini öderken de biz ödüyoruz. Yani niye Balkanlarda bir problem yaşandığında birçok Balkan halkı Anadolu'ya, Türkiye'ye bakıyor. Niye Irak'ta çatışma olduğunda bize bakıyorlar. Çünkü bunun bir arka planı var. Biz bunun sorumluluklarını üstlenirken tarihi referansta bulunursak bu bize bölgemiz üzerinde söz söyleme hakkı da getiriyor. Bölge bizim bölgemiz, biz bölgenin parçasıyız. Bu tartışmayı sürdürmek istemiyorum. Ama NATO'da ya da AGİT'te kimse bize gelip bir önyargıyla bakmıyor. Hatta çoğunda Türkiye'yle birlikte olma konusunda heyecan da var."