Davutoğlu Hoca, Türkiye'nin bölgeye neden ilgisiz kalamayacağını şöyle anlattı: "Çünkü bedelini biz ödüyoruz. Türkiye bu kadar olayı yaşarken, dünyada bu kadar hızlı gelişme olurken, şu konuya bir müddet kayıtsız kalabilirim diyebileceği hiçbir konu yok. Aynı anda, AGİT'te Karabağ'ı konuşuyorsunuz. Oradan çıkıp Papandreu'yla önemli ve pozitif bir görüşme yapıyorsunuz. İsviçre Dışişleri Bakanı'yla minare krizine nasıl tepki vermeleri gerektiğini söylüyorsunuz. En yetkin ülke olarak sizi görüyorlar. Herhangi birinin söyleyemeyeceği şeyleri biz rahatlıkla söyleyebiliriz, konuşabiliriz." Gerçekten de Davutoğlu, Atina'da bir yandan NATO'da Bosna'yla ilgili görüşme yaptı. Diğer yandan ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Senatör George J. Michelle'le iki kere telefonla görüşüp sürecin nasıl canlandıracağını konuştu. Kendi deyimiyle "Ritmik diplomasi" uyguluyor Davutoğlu. Ritmik diplomasi ne demek? Şöyle anlattı: "Yani ritmden kasıt hem uyum olacak, hem hareket olacak. Hareket olur uyum olmazsa o hareket kaos da çıkarabilir. Gereksiz öne çıkışlar, gereksiz riskler de getirebilir. Ama ritm olur, hareket de olmaz yerinde sayarsanız bir sonuç alamazsınız. Uyum da olacak. Ama mükemmel bir uyum olsun deyip hep uyumu beklerseniz hareket de olmaz. Bizim bu kadar hareketli olmamız, uyumla hareketi birleştirme çabası."