Kral Selman bin Abdülaziz el-Suud… Suudi Arabistan'ın yedinci kralı… 2015 yılında Kral Abdullah'ın ölümünden sonra tahta geçti. 1935 doğumlu ve dolayısıyla bir ayağı çukurda. Cemal Kaşıkçı'nın vahşice infaz emrinin verildiği 2018'den bu yana, üçüncü eşi Fahda bint Felah bin Sultan'dan olan en büyük oğlu Muhammed bin Selman'a âdeta ülkeyi 'de facto' olarak yönettirdi.
Yani Muhammed bin Selman, kısa adıyla MBS, iki yıldır yalnızca Veliaht Prens, hatta 'müstakbel kral' değil, fiili kral gibi hareket etti bu iki yıllık evrede. Ancak Kral Selman, 2015'te Veliaht Prens olan oğlu MBS'nin bu fiili iktidarı doğru değerlendiremediğini düşünüyor olmalı ki, dış politikada yeni açılımlar arıyor.
Bunun birincil sebebi Joe Biden'ın Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerini kazanmış olması. 1963-2011 yılları arasında 48 yıl boyunca vekâleten ve asaleten Riyad Valiliği görevini yürüten, sonra Savunma Bakanlığı yapan Selman, ABD-Suud Hanedanlığı ilişkisinin kodlarını bilecek kadar bürokratik ve politik deneyim sahibi. Bu yüzden Biden'ın 200 kişilik dış politika ekibinde bir timin, özel olarak İran konusuna odaklanacağını ve Trump yönetiminin aksine İran ile buzları eritme stratejisine yönelebileceğini hesaplıyor. En azından bunu bir ihtimal olarak görüyor. Bu ihtimalin gerçekleşmesine karşı da iki yeni taktiği devreye sokmuş görünüyor.
TAKTİK DEĞİŞİKLİĞİNİN ŞİFRELERİ
İlki bölgesel büyük bir güçle
-Türkiye ile- ilişkileri düzeltmek/geliştirmek, ikincisi İsrail'le ilişkileri arka kapı diplomasisiyle normalleştirmek. Bunlardan ilkini, yani Türkiye ile yakınlaşma taktiğini bizzat kendisi yürütüyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nca iki gün önce bir yazılı açıklamayla duyurulan sürpriz telefon görüşmesi bunun tezahürü. İletişim Başkanlığı'nın açıklamasında, "Görüşmede, iki ülke ilişkileri ele alınırken, bu yıl dönem başkanlığını Suudi Arabistan'ın yaptığı G20 Liderler Zirvesi'ne ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kral Selman, ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve sorunların giderilmesi için diyalog kanallarının açık tutulması hususunda mutabık kaldı" cümleleriyle görüşmenin genel çerçevesi çizildi, ancak bir ayrıntı verilmedi.
Ayrıntılardan biri şu: Görüşme isteği Kral Selman'dan gelmiş. Ancak İletişim Başkanlığı bu bilginin açıklanmasını Suudi tarafına bırakmış olmalı, ki doğrusu da bu. Nitekim Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA, Kral Selman'ın Erdoğan'ı aradığını duyurdu.
İngilizce yayın yapan medya organlarında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan-Kral Selman görüşmesinin 'rare' (ender) türden olduğu özellikle vurgulandı. Bunun, Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim 2018'de İstanbul'da öldürüldüğü dönemde Kral Selman'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı aradığı görüşmeden sonraki ilk görüşme olduğu düşünülürse 'ender' nitelendirmesi yanlış sayılmaz.
Riyad'ın, görüşmenin ardından Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Al Suud'a açıklama yaptırmış olması da not edilmesi gereken bir ayrıntı. Gerçi Dışişleri Bakanı, "Türkiye ile iyi ve mükemmel ilişkilere sahibiz" diyerek oksimoron (kendi içinde çelişik) bir cümleyle abartılı, tozpembe bir tablo çizmeye çalıştı. Her ikisinin bir arada olması zor, zaten mükemmel, iyinin düşmanıdır çoğu zaman. Kaldı ki Riyad'la ilişkilerin 'mükemmel' olmasına da gerek yok, 'iyi' olması yeterli.
Riyad'ın; Suud Bakan'ın inkâr ettiği Türk mallarına gayriresmi boykot uygulamasından vazgeçmesi, Suriye ve Libya konusunda Türkiye'nin aleyhine faaliyetlerde bulunmaması, Birleşik Arap Emirlikleri'ni ve onun gizli servisi State Security'yi Türkiye aleyhine kışkırtması (Bu konunun ayrıntıları için bkz: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/ferhat-unlu/2020/10/25/siber-vatanin-karinca-hasimlari) bile ilişkilerin 'iyi' olmasına yeter.
OĞUL SELMAN DA İSRAİL'E YANAŞIYOR
Kral Selman'ın ikinci taktiğine gelince… Bu taktiğin tatbikini ise, kimi politikalarından rahatsız olsa da halen kral olmasını istediği oğlu MBS'ye bırakmış. Boşuna değil oğlunu İsrail'le ilişkilerin normalleştirilmesi işiyle memur kılması.
İsrail'in en köklü ve etkili gazetesi Haaretz, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun dün gizlice Suudi Arabistan'a giderek Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile görüştüğünü yazdı. Görüşmede İsrail gizli servisi Mossad'ın Başkanı Yossi Cohen'in ve daha önemlisi ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun da bulunduğu belirtildi. İsrail Eğitim Bakanı Yoav Gallant, görüşmeyi teyit etti. (Suud yalanladı, ama yalanlamak zorunda olduğu için yalanladı. Görüşme, kuvvetle muhtemel gerçekleşti.)
Her ne kadar görüşmede Trump'ın Dışişleri Bakanı Pompeo (Diplomatik teamüllere, nezakete aykırı Türkiye ziyaretiyle dikkat çekmişti) bulunsa da bu gelişmeyi de yine -az önce belirttiğim gibi- ABD başkanlık seçimlerini Biden'ın kazanmasından bağımsız ele almamak gerekiyor.
Suudi Arabistan, ABD'deki başkanlık seçimlerinden en çok etkilenecek ülke. Zira seçimi kazanan Joe Biden, Trump yönetiminin aksine İran'la normalleşme süreci başlatırsa Riyad yalnız kalacak. Bu durumda Riyad'ın bölgesel güçlere yanaşmaktan başka seçeneği kalmıyor. Bunların başında Türkiye geliyor. İsrail'le yakınlaşma ise Riyad açısından ABD'ye karşı Tel Aviv'i hep bir denge unsuru olarak tutmak açısından önemli.
Toparlarsak… Kral Selman 'iyi polis' olarak Türkiye'ye yaklaşırken, Kaşıkçı cinayetinden beri 'kötü polis' olan 'müstakbel kral' Selman da İsrail'e yanaşıyor. Asıl soru ise şu: Kral, terk-i dünya eylediğinde 'müstakbel kral' her iki rolü birden nasıl yürütecek? Bekleyip, görelim.