Diyabetin vücuttaki pek çok organı aynı anda etkileyen bir hastalık olduğunu söyleyen Dünyagöz Tunus Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Numan Alp, görme kaybı yaşanmaması için erken müdahalenin çok önemli olduğunu belirterek, uyarılarda bulundu.
GÖZÜN BAŞ DÜŞMANI
Prof. Dr. Alp, "Gözümüzün görmesini sağlayan dokulardan biri de retina dediğimiz, gözün arka kısmındaki ağ tabakadır. Gözümüzü, içi jelöz sıvıyla dolu bir küre gibi düşünebiliriz; gözün arka kısmı ise sinirlerle ve damarlarla kaplıdır. Kontrol altına alınmayan diyabet veya yüksek tansiyon, gözün arka kısmına zarar vererek, görme kaybına kadar gidebilen sorunlara yol açabilir" dedi.

YÜKSEK KAN ŞEKERİ ZARAR VERİYOR
Özellikle diyabet ve yüksek tansiyon hastalarının düzenli kontrollerini yaptırmalarının hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Alp, şunlara dikkat çekti: "Diyabet temelde kan şekerinin yüksekliğiyle seyreden bir rahatsızlıktır. Buna neden olan insülin problemidir. Bu hastalıkta Tip 1 ve Tip 2 diyabet mevcuttur. Tip 1 diyabette insülinin mutlak yokluğu söz konusuyken, Tip 2 diyabette insülin mevcut olmakla birlikte hücreler tarafından kullanımında problemler yaşanır. Bunun sonucunda kan şekeri yükselir. Kan şekerinin yüksek olması vücutta bazı değişikliklere neden olur. Bu değişiklikler temel olarak damar yapılarındaki bozukluklardır. Aynı zamanda kan akışkanlığı üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Tüm vücudumuzda olduğu gibi gözümüzde de hem büyük hem de küçük kılcal damarlar çok miktarda bulunmaktadır. Kan şekeri belli bir süre yüksek seyrettiğinde kan damarlarında, özellikle kılcal damarlarda birtakım değişikliklere neden olur. Bunlar kılcal damarların tıkanmasıyla sonuçlanır. Tıkanan bu kılcal damarlar nedeniyle bölgede beslenme bozukluğu oluşunca gözdeki dokular yeni damar oluşumu için birtakım sinyal molekülleri salgılamaya başlar. Bu moleküller salgılandıktan sonra yeni damarlar nedeniyle göz arkasında kabuklanmalar, ödem ve kanama oluşabilir. Gözdeki dokular çok hassas olduğu için oluşan bu yeni damarlar, kanamalar ve ödemler görmede bozulmaya neden olabilir."

GÖZ İÇİ KANAMALARINA DİKKAT!
"Damar tıkanıklıklarında da aniden görme kaybı olabilir" diyen Prof. Dr. Alp, şöyle dedi: "Ani gelişen görme kaybı göz içi kanamasının belirtilerindendir. Görme kaybının yanı sıra gözün önünde gölgelenme ve uçuşmalar gibi şikâyetler yaşanması durumunda vakit kaybetmeden uzman bir göz doktoruna başvurulması gerekir."

BU HASTALAR ACİLEN GÖZ DOKTORUNA SEVK EDİLMELİ
PROF. Dr. Alp, diyabetin tüm dünyada çok önemli bir genel sağlık sorunu olduğunu ifade ederek, şu önemli bilgileri paylaştı: "Diyabet, dünyada yüzde 8 civarında görülüyor. Türkiye'de bu oran Avrupa'ya göre biraz daha yüksek; yüzde 10–12 civarında. Bu da Türkiye koşullarında, nüfusla kıyasladığımızda yaklaşık 10 milyon kişinin diyabet ve bunun getirdiği sistemik sorunlarla mücadele ettiği anlamına geliyor. Genel olarak sıralama yaparsak, tüm dünyada katarakt ve kırma kusurlarından sonra 3'üncü körlük nedeni diyabettir. Gelişmiş ülkelerde ise damar kökenli göz hastalıklarının en başında geliyor. Yeni tanı alan diyabet hastalarının yalnızca üçte ikisi bize doğrudan sevk edilebiliyor. Hastaların yaklaşık yüzde 85'i göz tutulumu olduktan sonra bir göz doktoruyla karşılaşma şansı buluyor. Bu durumda da başlamış bir hastalığı geriye çevirmek bazen zor olabiliyor. Ancak erken tanı ve zamanında müdahale ile oluşabilecek bu komplikasyonların yüzde 95'ini önleme şansına sahibiz."
RETİNA DEKOLMANI HEMEN TEDAVİ EDİLMELİDİR!
Retina hastalıklarının sinir hücreleri üzerinde kalıcı bir etki yaratmadan önce mutlaka tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Alp, "Özellikle travma veya yüksek miyopi sebebiyle gelişebilen yırtıklı retina dekolmanına hemen müdahale edilmelidir. Çünkü tedavisiz geçirilen her an hücrelerin daha çok hasar görmesine yol açabilir ve aşırı gecikme durumunda, müdahale edilse bile görme fonksiyonu tekrar geri getirilemeyebilir" dedi.
DÜZENLİ KONTROL VE MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM ŞART
Diyabet hastalarının düzenli göz muayenelerini kesinlikle ihmal etmemesi gerektiği konusunda uyarıda bulunan Prof. Dr. Alp, "Diyabet hastalığının tedavisinde multidisipliner yönetim şarttır. Diyabet tanısı alan hasta göz hastalıkları uzmanına yönlendirilmelidir. Tanı konulan hastaların yalnızca üçte ikisi göz muayenesine gönderiliyor. Bu da ileride ciddi problemlerle karşılaşmalarına neden olabiliyor. Diyabet genetik yatkınlık ya da çevresel faktörlere bağlı olarak oluşabilir. Hazır gıda tüketimi, obezite ve hareketsiz yaşam tarzı gibi nedenlerle diyabet ve komplikasyonları artış göstermektedir. Bu nedenle yaşam stilinin düzeltilmesi önemlidir. Tüm bunlara rağmen diyabet gelişmişse, doktorunuzun önerdiği ilaçları düzenli kullanmanız çok önemlidir. Diyete dikkat edilmesi; egzersizin ihmal edilmemesi ve böbrek, beyin, kalp ile birlikte gözün de ele alınıp, tedavinin sürdürülmesi gerekmektedir" dedi.
ERKEN YAŞLARDA KATARAKT TEHLİKESİ
DİYABETİN yani şeker hastalığının gözde birçok tabakaya zarar verebildiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Alp, "En tehlikelisi retina kanamalarıdır. Damar tıkanıklığı kanamaları görme merkezinde ödem yapabiliyor ve bunlar ciddi kayıplara sebebiyet verebiliyor. Bunun dışında ani görme kayıplarına neden olan göz içi kanamaları meydana gelebiliyor. Bunları erken dönemde enjeksiyon tedavileriyle, geç dönemde ise ameliyatla tedavi edebiliyoruz. Göz arkasında bu tip hasarlar görülebilirken gözün ön tabakasında ise katarakt oluşumu hızlanabiliyor. Diyabet metabolik bir hastalık olduğu için metabolizmanın dengelenememesi lensin yapısal bozulmasına neden oluyor. Diyabet hastalarında çok daha erken yaşlarda katarakta rastlayabiliyoruz" dedi.