Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tekin Yaşar, gözlerin sinsi düşmanı glokomu yani göz tansiyonunu, şöyle tarif etti: "Glokom, göz tansiyonu olarak bilinir. Daha ziyade 40 yaş üzerinde görülse de yeni doğan bebeklerde dahi ortaya çıkabilmektedir. Göz içerisindeki sıvının, doğal yollardan göz dışına çıkamaması sonucu göz çeperlerine yaptığı basınç artar ve basınç artışı görme sinirinde hasara sebep olur. Hastalık ilerledikçe görme kaybı giderek artar, hatta tam körlük gelişebilir."
Prof. Dr. Yaşar, dünyada 70 milyon insanda glokom olduğunu belirterek, "40 yaşının üzerinde görülme olasılığı yüzde 2'dir. Dünyada 6.5 milyon insan glokom nedeniyle görme yetisini kaybediyor. Bu sayı toplam körlüklerin yüzde 13.5'ini oluşturur. Türkiye'de görülme sıklığı yüzde 3-3,5'tir. Ülkemizde 2,5 milyon kişide glokom olduğu öngörülüyor. Ancak tanı alan hastaların bu sayının sadece dörtte birini oluşturduğu düşünülmektedir" dedi.
ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ
Glokomun sebep olduğu görme siniri hasarının düzelmediğinin altını çizen Prof. Dr. Yaşar, bu hastalıkta erken teşhis ve tedavinin çok önemli olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yaşar, "Her kişi için normal göz tansiyonu değeri de farklıdır. Bir kişinin görme sinirine baskı yapmayan basınç seviyesi, o kişi için normaldir. Ancak genellikle 10 mmHg alt sınır, 21 mmHg üst sınır olarak kabul edilir" dedi.
RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Prof. Dr. Yaşar, glokomda, risk faktörlerini şöyle sıraladı: "İleri yaş, aile bireylerinde glokom olması, siyah ırk, damar sertliği (ateroskleroz), şeker hastalığı, hipertansiyon ya da özellikle hipotansiyon (düşük kan basıncı), romatoid artrit, guatr, el- ayak üşümesi ya da migren gibi hastalıklar, kontrolsüz kullanılan kortizon hap veya damlaları, sigara kullanımı risk faktörleridir."
BELİRTİLERİ VAR MI?
Prof. Dr. Yaşar, "Glokomun belirtileri nelerdir?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Hayır, maalesef anlamanız mümkün değildir. Özellikle tüm glokomların yüzde 80'ini oluşturan açık açılı denilen glokom tipinde hiçbir şikâyetiniz olmayabilir. Görme alanlarındaki kayıpları erken dönemlerde anlaşılmaz. Ancak son evrelerde, adeta bir boru içinden bakıyormuş gibi tüp görme gelişebilir. Daha nadir olan kapalı açılı glokom tipinde ise ani görme azalması, şiddetli göz ve baş ağrısı, bulantı-kusma görülür. Ancak bu tablonun bazen migren ile karışarak hastaları ve hatta hekimleri yanıltabildiği unutulmamalıdır."
GLOKOM CERRAHİSİNDE YENİLİKLER
Hastalığın tamamen geçmesi için bir tedavisinin olmadığının altını çizen Prof. Dr. Yaşar, şunları söyledi: "Tedavi kişiye özeldir ve temel prensip, göz tansiyonunun düşürülmesidir. Glokomun tipi, tansiyonun yükseklik derecesi, göz siniri ve retina durumu, yaş, yaptığınız iş, diğer hastalıklarınızın olup olmadığı, evde yalnız yaşayıp yaşamadığınız gibi birçok değişken tedavi planını etkiler. Genellikle ilaç tedavisi ile başlanırken, ileri evrelerde lazer ve cerrahi tedavi de uygulanabilir. Glokom cerrahisinde en çok yapılan 'trabekülektomi ameliyatı'nda, göz içi sıvısının dışarıya çıkışına imkân veren yeni bir kanal açılır. Ancak bu kanal zaman içinde kapanarak, göz tansiyonu yeniden artabilir. Ya da göz içi sıvısını göz küresi dışına taşıyacak özel imal edilmiş tüpler göz içine yerleştirilebilir. Ameliyat, glokomun yarattığı hasarı durdurmak veya yavaşlatmak için yapılır. Tedavide amaç ömür boyunca görmenizi korumaktır."