20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü'ydü. Osteoporoz (kemik erimesi) ve ilgili kas-iskelet sistemi hastalıklarının önlenmesi, teşhisi ve tedavisi konusunda küresel farkındalığın artırılması amacı ile her yıl 20 Ekim'de çeşitli farkındalık çalışmaları yapılıyor. İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Bilim Komisyonu Üyesi Dr. Gülşah Keçebaş da osteoporoz hastalığına dikkat çekti. Dr. Keçebaş, "Osteoporoz, kemik yoğunluğunun azalmasıyla karakterize, kemikleri daha kırılgan hale getiren ve kırık riskini artıran bir hastalıktır. Belirtileri kemik kırılmasına kadar fark edilmeyebilir. Ailesinde osteoporoz öyküsü olanlar, kırık geçirmiş veya düşme riski yüksek olan kişiler, menopoz sonrasında hızlı kemik kaybı yaşayan kadınlar, kemik yoğunluğunu ölçtürmelidir" dedi.
D VİTAMİNİ ÇOK ÖNEMLİ
Özellikle yaşlı bireylerde sık görülen kemik erimesi hastalığının tedavi edilmezse yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürdüğüne dikkat çeken Dr. Keçebaş, şunları söyledi: "Her yaşta görülebilse de 50 yaşın üzerindeki kadınlar ve ileri yaştaki erkekler risk altındadır. Menopoz sonrası kadınlarda östrojen seviyesinin azalması, kemik kaybını hızlandırır. Ayrıca genetik yatkınlık, yetersiz kalsiyum ve D vitamini alımı, hareketsiz yaşam tarzı ve sigara kullanımı gibi faktörler de osteoporoz riskini artırır." "Osteoporoz önlenebilir bir hastalıktır" diyen Dr. Keçebaş, şunların altını dikkatle çizdi: "Sağlıklı kemiklere sahip olmak, kaliteli yaşamın anahtarlarından biri. Unutmayalım, kemiklerimizi koruyarak geleceğimizi de koruyoruz."
DENGELİ BESLEN DÜZENLİ EGZERSİZ YAP
Osteoporozun önlenmesi için yaşam tarzında yapılacak bazı değişikliklerin büyük önem taşıdığını belirten Dr. Keçebaş, şu önerilerde bulundu:
Dengeli beslenme, kalsiyum açısından zengin besinler ve D vitamini alımı kemik sağlığını destekler.
Güneş ışığı da D vitamini üretimi için gereklidir.
Kemiklerin güçlenmesi ve kasların desteklenmesi için düzenli olarak yürüyüş, hafif koşu ve direnç egzersizleri yapılmalıdır.
Sağlıklı yaşam tarzı benimsenmeli. Sigara ve aşırı alkol tüketiminden kaçınılmalıdır. Çünkü bu alışkanlıklar kemik sağlığını olumsuz etkiler.
Özellikle risk altındaki bireylerin, düzenli olarak kemik yoğunluğu ölçümü yaptırarak, erken tanı ve önleyici tedaviye yönelmeleri önemlidir.
15 DAKİKADA KEMİK YOĞUNLUĞU ÖLÇÜMÜ
Kemik
yoğunluğu ölçümünün önemine dikkat çeken Dr. Keçebaş, şöyle dedi: "Kemik yoğunluğu ölçümü, kemiklerin ne kadar güçlü ve yoğun olduğunu görmek için yapılan bir testtir. Bu test, özellikle osteoporoz gibi kemik hastalıklarını erken dönemde tespit etmek ve kemiklerin kırılmaya ne kadar yatkın olduğunu belirlemek için kullanılır. Kemik yoğunluğu düştükçe, kemiklerin kırılma riski artar. Test sırasında kişi bir masaya uzanır ve cihaz, düşük düzeyde X-ışını kullanarak kalça, bel ve bilek kemiklerinin yoğunluğunu ölçer. İşlem ağrısızdır ve yaklaşık 10-15 dakika sürer. Kemik yoğunluğu ölçümü son derece güvenlidir. Kullanılan X-ışını dozu çok düşüktür ve genellikle günlük hayatta aldığımız doğal radyasyon miktarından çok daha azdır."
KİMLER BU TESTİ YAPTIRMALI?
Kimlerin kemik yoğunluğu ölçümü yaptırması gerektiğini ise Dr. Keçebaş, şöyle sıraladı:
65 yaşın üzerindeki kadınlar ve 70 yaşın üzerindeki erkekler
Ailesinde osteoporoz öyküsü olanlar, kırık geçirmiş veya düşme riski yüksek olan kişiler
Menopoz sonrasında hızlı kemik kaybı yaşayan kadınlar
Kortizon gibi kemik yoğunluğunu azaltabilecek ilaçları uzun süre kullanan kişiler
Sigara veya artmış alkol kullanımı olan kişiler
Vücut kitle indeksi 20kg/m2'den az olan ya da ciddi kilo kaybı yaşayanlar