Özel İstanbul Şafak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Elvan Demiryay Öztürk, yaşa bağlı gelişen sarı nokta yani makula dejenerasyonu denilen hastalıkla ilgili bilgiler verdi. Opr. Dr. Elvan Demiryay Öztürk, sarı nokta yani makulanın, gözün en arka kutbunda yer alan ve detayları görmemizi sağlayan toplu iğne ucu büyüklüğünde bir bölge olduğunu belirterek, "Makula bölgesinin sarı rengi, içerdiği lutein ve zeoksantin adı verilen sarı renkli pigmentlerden kaynaklanmaktadır. Görmenin yüzde 80'i sarı noktada odaklanarak buradaki hücreler ile gerçekleşir. Bu bölge sayesinde okuyabilir, kişileri tanıyabilir, televizyon izleyebilir ve araba kullanmak gibi birçok günlük işlerimizi yapabilir ve baktığımız yerin merkezini seçebiliriz" dedi.
BULANIKLIĞA NEDEN OLABİLİR
Sarı nokta hastalığının bu bölgedeki hücrelerin yaşla birlikte ilerleyici şekilde bozulması ile ortaya çıktığını söyleyen Opr. Dr. Elvan Demiryay Öztürk, "Makula iyi çalışmadığı zaman baktığımız alanda bulanıklık, çizgilerde kırılma, renklerde solukluk ve karanlık görmeden şikayet ederiz. Baktığımız yerin ortasında bir karartı görme durumu söz konusu olabilir" dedi. Sarı nokta hastalığının yaş tip ve kuru tip sarı nokta hastalığı olmak üzere iki tipi olduğuna da dikkat çeken Opr. Dr. Elvan Demiryay Öztürk, şöyle dedi: "Kuru tip sarı nokta hastalığında, hastaların yüzde 90'ını kuru tip oluşturur. Görme kaybı çok yavaş seyrederek uzun yıllar içinde meydana gelir. Yaş tip sarı nokta hastalığında, hastaların yüzde 10'u bu grupta olmasına rağmen asıl ciddi görme kaybı yaş tip sarı nokta hastalığında izlenir. Retina altında anormal damarların gelişimi sonucu retinada kanama ve sıvı birikimi olur. Bu kanama ve sıvı, retina hücrelerine zarar verir ve görme kaybı yapar. Yaş tip sarı nokta hastalığında görme kaybı ani gelişir ve hızlı ilerler."
60 YAŞ ÜSTÜ HER 5 KİŞİDEN BİRİNDE GÖRÜLÜYOR
OPR.
Dr. Elvan Demiryay Öztürk, sarı nokta hastalığının her yaşta görülmekle birlikte en sık 55 yaş üstü kişilerde görüldüğüne dikkat çekerek "Bu hastalığa aynı zamanda 'Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu' denmektedir . Toplumda özellikle 60 yaş üstü gruplarda her 4–5 kişiden birisinde, 85 yaşında ise her 2 kişiden birisinde sarı nokta hastalığının belirtileri gözlenebilmektedir. İlerleyen yaş, sarı nokta hastalığı için çok ciddi bir risk faktörüdür" dedi.
SİGARAYI BIRAKIN
OPR. Dr. Elvan Demiryay Öztürk, sigara kullanımı ve yetersiz beslenmenin sarı nokta hastalığı üzerindeki olumsuz etkisinin bilimsel olarak kanıtlandığını söyleyerek "Sigara kullanımı varsa mutlaka bırakılmalıdır" dedi.
MOR-YEŞİL SEBZELER VE BALIK YİYİN
Günümüzde
kuru tip sarı nokta hastalığının kesin tedavisinin bulunmadığını söyleyen Opr. Dr. Elvan Demiryay Öztürk, "Antioksidanlar, vitamin ve omega-3 içeren, kuru tip sarı nokta hastalığı için özel üretilmiş gıda takviyeleri ile hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir. Mor ve yeşil sebzeler, balık içeren diyetin olumlu etkisi olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir" dedi.
HİPERTANSİYON ÖNEMLİ BİR RİSK
Rısk faktörlerini de sıralayan Opr. Dr. Elvan Demiryay Öztürk, şunları söyledi: "Güneşe maruziyet, genetik geçiş ve hipertansiyon ise diğer önemli risk faktörleridir. Ayrıca bir gözde sarı nokta hastalığının bulunması diğer göz için önemli bir göstergedir. Bir gözünde hastalık bulunanların yaklaşık yüzde 90'ında 2 yıl içinde diğer gözde de hastalık gelişir."
GÖZ ANJİOGRAFİSİ YAPILIR
Hastalığın tanısının nasıl konulduğunu da Öztürk, şöyle anlattı: "Rutin göz muayenesi sonrasında göz bebeklerini damla ile genişletilerek göz dibi muayenesi yaparak, şüphe edilirse göz anjiografisi ve optik koherenstomografi (OCT) tetkiki ile koyabiliriz. Yaşa bağlı makula yani sarı nokta hastalığının tipi belirlendikten sonra uygulanacak tedavi mevcut görmeyi korumak maksadı ile yapılmaktadır."
AMAÇ MEVCUT GÖRME DÜZEYİNİ KORUMAK
Daha hızlı ilerleyen 'yaş tip sarı nokta hastalığı'nın tedavisinde amacın mümkün olduğunca hastalığın ilerlemesini durdurmak, mevcut görme düzeyini korumak olduğunun altını çizen Opr. Dr. Elvan Demiryay Öztürk, şöyle dedi: "Amaç erken tanı konulabilirse görmeyi arttırmaktır. Günümüzde en sık uygulanan tedavi göz içine ilaç enjeksiyonudur. Göz içine verilen ilaçlar anormal damar oluşumunu küçültmekte ve damar geçirgenliğini azaltmaktadır. Bu sayede kanama ve sıvı birikimi gibi istenmeyen olaylar engellenir ve retinanın daha fazla hasarlanması önlenmiş olur. Göz içine verilen ilaçlar bir süre sonra göz içinden temizlenecek ve etkinliği bitecektir. Göz içine ilaç enjeksiyonları belirli aralıklarla tekrarlanabilir. Eğer hasta düzenli kontrollere gelmez ise hastalık ilerleyebilir. Tedavinin başarılı olabilmesi, hastanın tedaviye uyumuna ve tedavinin düzenli yapılmasına bağladır."