Ülkemiz yüzyılın felaketini yaşadı. 50 bine yakın insan hayatını kaybetti. Binlerce insan enkazın altından yaralı olarak kurtuldu. Kimi annesini, kimi babasını, kimi eşini, kimi çocuklarını kimileri ise tüm ailesini kaybetti. Kimileri de uzuvlarını kaybetti. Geride ise derin bir yas süreci kaldı. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Sevda Bağ, yas sürecini psikiyatrik açıdan değerlendirdi. Doç. Dr. Bağ, "Psikiyatride tepkiler farklılık gösterebilir. Bunlar şok, inkar, öfke, depresyon ve kabullenme olarak üzere dönemlere ayrılabilir" diyerek, depremden sonra yaşanılan tepkilerden yola çıkarak şunları söyledi: "Birinci sırada görülen şok, inanmama ve kabullenmemedir. İnkar etme, kişiyi sürece ve olaya alıştıran aynı zamanda süre kazandıran savunma mekanizmalarından birisi. Bu aşamada deprem gerçeğinin kabul edilmemesi ve inkar edilmesi, dayanması zor olan deprem gerçeğinin oluşturduğu ümitsizlik duygularına karşı geliştirilen ilk gerçek savunmadır. Bu sürecin süresi, kişiden kişiye birkaç saatten birkaç haftaya kadar değişebilmektedir. Kişi gerçeği reddederek, kendini şiddetli anksiyeteden korumaktadır. " İkinci aşamada ise kişinin verdiği tepkilerin fazlalığına dikkat çeken Doç. Dr. Bağ, "Kişi yüzleşmeye başlar ve emosyonel tepkiler göstermektedir.
Bu dönemde ana tepki kaygılanmadır. Ölümün olasılığı, ayrılık ve ölüm düşünceleri ve de bedene yabancılaşma duyumları bu kaygının ana etmenleridir. Bu dönemde sıklıkla huzursuzluk ve korkular eşlik eder. Uyku bozuklukları ortaya çıkabilir, günlük aktivitelere konsantre olmak zordur. Kişinin tekrar yaşam umudunu kazanması ile birlikte sona erer" dedi. Üçüncü evrenin ise kaybın geri dönmeyeceği gerçeğinin giderek fark edilmesiyle çaresizlik duygularının ortaya çıkması olarak tanımlayan Bağ, "Buna bağlı olarak yorgunluk-bitkinlik, isteksizlik ve ilgi kaybı ön plandadır. Son aşamada aylar içinde ölümün kesinliğinin ve sonuçlarının kabullenilmesiyle kişinin özlem ve üzüntü duygularının yoğunluğu giderek azalır. Ölen kişinin anıları yitirilmemekle birlikte, kişi kayıptan önceki haline döner, yaşamını yeniden düzenler, geleceğe dair umutlar ve tasarılar yeniden kazanılır" dedi.
ÇARESİZLİĞE EN İYİ İLAÇ YORUMSUZ DİNLEYEN ARKADAŞ
Sıkıntılarımızı yakınlarımızla komşularımızla arkadaşlarımızla yorum yapılmadan paylaşmak çaresizlik hissinin azalmasında etkilidir" diyen Doç. Dr. Bağ şunları söyledi: "Kişiyi çalışma yaşamına yönlendirmek, öğrencileri okula devam etmeleri için desteklemek, ev kadınlarını yeni ilgi ve uğraşı alanları bulmaları için teşvik etmek psikiyatrik yardım gruplarına yönlendirmek geleceğe dair umutları arttıran etkili yöntemlerdir. Geleceğe dair umutları yeşertir."
YAŞANAN DUYGULARI ANLAMAYA ÇALIŞIN
Acıyı azaltmak için söylenen "Güçlü olmalısın", "Hayat devam ediyor, "Yakında geçecek, bitecek","Çocukların için ayakta kalmalısın" gibi sözlerden kaçınmak gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Bağ, "Bunun yerine yaşanan duyguları içtenlikle anlamaya ve paylaşmaya çalışmak önemlidir. Yaşlılar ve çocuklar için kendilerini güvende hissedecekleri ortamların oluşturulmalı. Kayıptan doğan üzüntü, acı, sıkıntı, öfke, çaresizlik gibi duygularını dile getirmelerine izin verilmesi çok önemlidir" dedi.
TRAVMATİK YASTA PSİKİYATRİK DESTEK ŞART
BAZEN sevilen kişinin ölümü ani, beklenmedik bir şekilde, özellikle deprem şiddet gibi olayların sonucunda gerçekleştiğinde, kişi bunlara tanık olduğunda yas sürecinin karmaşık bir hal alabildiğine dikkat çeken Doç. Dr. Bağ "Yas belirtileri daha şiddetli olabilir ve daha uzun sürebilir. Bu süreci travmatik yas olarak adlandırabiliriz. Böyle bir durumda psikiyatri uzmanına mutlaka yönlendirilmeli ve yardım alınmalıdır" dedi.
BEDENSEL TEPKİLERE NEDEN OLABİLİR!
YAS sürecinin bedensel tepkilere de yol açabileceğini söyleyen Doç. Dr. Bağ, "Baş ağrısı, sallantı hissi, kaygı hissi, boğazda düğümlenme, yutkunma güçlüğü, bulantı, kusma, kabızlık veya ishal, nefes darlığı, çarpıntı, adet düzensizlikleri, kaslarda seyirme, gerginlik ve kasılmalar, uyku düzensizlikleri görülebilir. Duygusal olarak ise ölümü kabul etmeme, üzüntü, ağlama, özlem, öfke, sıkıntı, güvensizlik, tedirginlik, aklını yitireceği-delireceği korkusu, hayata karşı ilgi ve istek kaybı, hiçbir şeyden zevk alamama, hiçbir duygu hissedememe, geleceğe dair umutsuzluk ve karamsarlık, yalnızlık, çaresizlik hissi oluşabilir" dedi.