Vaka sayılarının gitgide azalması ve havaların iyice ısınmasıyla birlikte pandemisiz ilk yaza girmeye hazırlanıyoruz. Aile Danışmanı Hafire Uzunkaya, bu yazı ruhsal olarak sağlıklı geçirebilmemiz için tavsiyelerde bulundu…
Hayatımıza tüm dünyayla birlikte bir anda giren Kovid- 19 pandemisi ülkemizde de bir şok etkisi yarattı. İlk vakaların bildirildiği günden beri bireysel ve toplumsal anlamda art arda yaşanan, uzun süreli şok dalgaları hayatımızı her anlamda zorlaştırırken; sosyal izolasyon ve karantina uygulamaları beraberinde insanlarda dış dünyadan kopma ve içe kapanma durumlarına neden oldu.
Karantina uygulamaları, alınan sıkı önlemler, vaka sayılarında ve ölümlerdeki artış birçok kişide yoğun stres, bunalım ve kaygıyla beraber pek çok psikolojik baskıya sebep oldu.
OKB VE PANİK ATAK ARTTI
Söz konusu salgın bir hastalık olduğunda insanların korku ve kaygı durumlarında doğrudan veya dolaylı olarak bir artış yaşanmaktadır. Öncelikle yaşamını kaybetme korkusu, sevdiklerini kaybetme korkusu, beraberinde ekonomik sıkıntıların oluşturduğu işini kaybetme korkusu, işten çıkarılma ve gelirini kaybetme korkusu; hastalığa bağlı olarak sosyal dışlanma korkusu, bunlara paralel olarak seyreden çaresizlik, yetersizlik, sıkılma, bunalma, yalnızlık nedeniyle depresyon, aşırı hijyenin getirdiği obsesif kompülsif bozukluk (OKB) ve tüm bunların yanında panik atak ve birçok psikolojik sorunun birbirine eşlik ettiğini söyleyebiliriz.
Vaka sayılarının azalmasına bağlı olarak kontrollü ve zamana yayılan bir normale dönüş süreci başladı. Sosyal izolasyon yerini yavaş yavaş iş hayatına, eğitim ve sosyal hayata bıraktı. Bu süreçte sosyal hayata adaptasyon sağlayanların yanı sıra kaygılarıyla mücadele edenlerin de oldukça fazla olduğunu düşünüyoruz.
Vaka sayılarının azalmasıyla, pandemisiz, yepyeni bir döneme giriyoruz. Bu yeni dönemde insanlara kontrollü olmalarını, hijyen ve mesafe kurallarına dikkat etmelerini öneriyoruz. Yazın gelmesiyle birlikte artık kapalı alanlar yerine açık havada ve doğada sevdikleriyle vakit geçirmeleri, kaygı düzeylerini azaltmaya yardımcı olacaktır.
AKTİVİTE YAPMAYA YÖNELİN
Daha fazla endişelenmek yerine enerjilerini yapacakları güzel aktivitelere ayırmalarını öneriyoruz. Spor, sanat ve hobilere; doğa yürüyüşleri, denize girmek, sahilde vakit geçirmek, sevdikleriyle ormanda piknik yapmak gibi kendilerine iyi gelen düzenli aktivitelere yöneltmelerinin onlara iyi geleceğini düşünüyoruz. Aynı zamanda sosyal izolasyon sürecinin onlarda yarattığı kaygı, endişe, stres ve depresyonu da azaltmaya yardımcı olacaktır. Tatil planlarınızı ertelemeyin, bulunduğunuz şehirde gezi programları ayarlayın. Doğanın ve sevdiklerinizin iyileştirici gücüne kendinizi bırakın.
DÜZENLİ UYUYUN
Yoğun olan her türlü duygu durumu ve somatizasyon için mutlaka bir uzmandan destek almalarını öneriyoruz. Fakat; yoğun olmayan kaygı durumları için; öncelikle düzenli bir uyku uyumalarını, düzenli olarak nefes ve gevşeme egzersizleri yapmalarını, pozitif düşünceler eşliğinde ana odaklanmalarını, duygularını bir deftere not almalarını, günlük kafein tüketim miktarını azaltmalarını, mutlaka kendilerini iyi hissedecekleri bir hobi edinmelerini ve yazla birlikte bol bol doğada vakit geçirmelerini tavsiye ediyoruz.
ZORLUKLARI ATLATMAK İÇİN AİLENİZLE ZAMAN GEÇİRİN
Çocukları olan aileler bu süreçte yeterli desteği alamadıkları için oldukça zorlandılar. İhtiyaç duydukları desteği aile ve yakınlarından istemeye çekinmemeli ve yüklerini onlarla paylaşmalılar. Çocuklarla beraber çıkılan tatiller, şehir turları veya köy gezileri geçirilen zor süreci atlatmakta yardımcı olacaktır. Çocukların sık sık dışarıda ve arkadaşlarıyla vakit geçirmelerini sağlamak da çocukların fizyolojik ve ruhsal gelişimleri için oldukça faydalı olacaktır.
EŞLER BAŞ BAŞA, ÇOCUKLAR İSE ARKADAŞLARIYLA BİRLİKTE OLSUN
Ailelerin haftada bir mutlaka arkadaşlarıyla ve yakınlarıyla sosyalleşip ayrı ayrı zaman geçirmeleri, kaybettikleri bireyselliği kazanmalarına yardımcı olur. Aynı zamanda eşlerin birbirlerine zaman ayırmaları, dışarıda vakit geçirmeleri, yemeğe gitmeleri, sinema, konser, tiyatro gibi etkinliklere katılmaları kaliteli zaman geçirmelerini desteklemektedir.
SOSYALLEŞME ÖNEM KAZANDI
Pandemi döneminde dışarıda çalışan bir aile bireyinin eve geldiğinde enfenksiyonu önlemek ve olası hastalığı bulaştırmamak adına, alınmış olan gerekli hijyen kurallarına uyması, sosyal mesafeyi korumaya çalışması aile bireylerinden uzaklaşmasına yol açtı. Virüs nedeniyle enfekte olmuş ve hayatını kaybetmiş bir aile üyesinin oluşu ve yas sürecini yalnız geçirmek psikolojik dengeleri sarstı. Sürecin sonlanmasıyla özellikle toplumsal sosyalleşme, sosyal destek önem kazanmıştır. Bu sürecin dengeye girmesi için cenaze ve düğünlere, doğum günü ve toplu pikniklere katılmayı, acıları ve mutlulukları sevdiklerinizle paylaşmayı öneriyoruz.
Salgından korunmak için en güvenli alan olan eve kapanma önlemleri, birçok ailede ev içi şiddetin, istismar ve ihmalin artmasına, iletişim sorunlarına, eşler arası ilişkilerde kopmalara neden oldu. Bu süreçte boşanmaların çoğaldığını, boşanmaların olmadığı evliliklerde de destek alma ihtiyacının arttığını söyleyebiliriz. Ayrıca çocuklu ailelerde durum daha zor hale geldi.
Çocukların aşırı ilgi beklentileri, sürecin zorluğu ve yeterli destek alamamaları çiftlerde daha yoğun strese neden olmuştur. Çocukların hareket alanlarının daralması, gerekli etkinlik ve eğitimden uzak durmaları çocuklardaki agresyonu artırmış ve davranış değişikliklerine yol açmıştır.
BİRBİRİNİZE DOKUNUN
Özellikle bu konuda eşlerin kopan ilişkilerini yeniden onarmak adına birbirlerine her fırsatta ve her şekilde dokunmalarını tavsiye ediyoruz. Baş başa çıkacakları bir tatil, akşam yemeği, şehirde kaçamak oluşturacak bir fırsat yaratmak oldukça etkilidir.
İlişkileri konusunda beklentiye girmek yerine bol bol yatırım yapmalarını öneriyoruz. Çünkü ilişkiye yapılan her yatırım o ilişkiyi daha da kuvvetlendirir.
İletişim konusunda birbirlerini anlayarak ilgiyle dinlemelerini, suçlamadan, yargılamadan ve aşağılamadan kapsayıcı yumuşak başlangıçlar yapmalarını, ilişkileri ve iletişimleri konusunda sorumluluk almalarını öneriyoruz.