Uzman diyetisyen Emel Unutmaz Duman, düşük karbonhidratlı diyetler ve yararları hakkında bilgiler verdi... Çok düşük karbonhidrat alımının olduğu diyetlerde, keton cisimlerin düzenli üretimi, diyete bağlı ketoz olarak bilinen metabolik sürecin oluşmasını sağlar. Ketoz; günlük karbonhidrat alımının 50 g'ın altında kaldığı durumlarda oluşan keton cisimleri, kalori olarak kullanılmak üzere karaciğerden beyine aktarır; bu durumda beyin, şekeri değil de alternatif kalori olarak yağları kullanır. Böylelikle metabolizmada daha hızlı bir yağ kaybı yakalanmış olur. Yakın zamanda yapılan önemli bir çalışmada çok düşük karbonhidrat alınan bir diyet sonucunda, kadın ve erkeklerde yağ kütlesinde önemli bir azalma görüldüğü, kas kitlesinin korunduğu ortaya çıkmıştır.
DEPRESYONU ÖNLÜYOR
Tüm bunların yanında, gıda bağımlılığı da önemli bir konu. Obezite ile mücadele ederken bu konu da gözden kaçırılmamalı. Ağırlık kaybında başarıya ulaşmak için, bu faktörün de kontrol altına alınması önemli. Yapılan çalışmalarda çok düşük kalorili diyet ile fazla kilolu bireylerde gıda bağımlılığının azaldığı, ciddi ağırlık kaybı sağlandığı ve verilen kiloların diyet sonrası en az 2 yıl daha korunduğu gözlemlenmiştir. Düşük kalorili diyet, kas ağırlığını, kas gücünü ve metabolizma hızını koruyarak yağ kütlesini azaltmada en etkili yöntemdir. Ağırlık kaybı amaçlanan diyetlerde kişileri en çok zorlayan nokta baş edilemeyen açlık hissidir. Sağlıklı beslenme temelli klasik diyetlerde özellikle diyet kişiye özel yazılmamış ise, danışanlar birkaç gün içinde, açlık, üzüntü ve bazı durumlarda hafif depresyon belirtileri gösterebilmektedir. Bu noktada da düşük kalorili ve düşük karbonhidratlı diyet uygulayan danışanlarda bu yan etkiler gözlemlenmemektedir. Ketozisin etkisi sayesinde bireylerde açlığa ve diyet sırasında gıdalardan uzak kalmaya bağlı oluşan mutsuzluğu engelleyen mekanizma aktive olur. Düşük karbonhidratlı diyetler, obezite ile mücadelede kullanılan yöntemlerin içinde elimizi güçlendiren bir yol oldu. Hem kan değerlerinde ve yaşam kalitesinde iyileşme sağlamakta hem de kaybedilen yağ sayesinde hastalık risklerini azaltıp yaşam süresini uzatmaktadır. Hız bakımından diğer tüm diyetlere göre hızının yüksek oluşu ve kas korunumu sayesinde kaybedilen kiloların geri alımını önlemektedir.
DİYETE ADAPTASYON DAHA KOLAY OLUYOR
AÇLIK
hissi diyeti en çok etkileyen faktördür. Birçok insanın kendini aç ve bu buna bağlı olarak mutsuz hissetmesine neden olur. Eğer diyete adaptasyon sağlanan süreçte kişi bununla baş edemezse diyetler yarım kalabilmektedir. Düşük karbonhidratlı yeme düzeninde ise, iştahta otomatik bir azalma sağlamaktadır. Çalışmalar, karbonhidratın tutarlı bir şekilde kesilmesine ek olarak, daha fazla protein ve yağ tüketildiği taktirde, daha az kalori alındığını göstermektedir. İştahta ve besin aşermede sağlanan bu azalma diyete uyumun artmasında önemli rol oynar.
SELÜLİTLERDE GERİLEME OLUYOR
DÜNYA Sağlık Örgütü'nün "Estetik bir durum değil, tedavi edilmesi gereken bir hastalık" olarak tanımladığı selülit, deri altında düzensiz ve aşırı yağ birikimi ile oluşan, özellikle bacak, kol ve kalça bölgesinde toplanan bölgesel yağ ve dolaşım bozukluğu olarak tanımlanıyor. Kadınların ruh halini en çok etkileyen sorunlardan biri. Selüliti olan kadınlar bedensel olarak kendilerini saklama gereği duyuyor; kadınların yüzde 67'si selülitlerinden utanıyor, yüzde 13,3'ü düşük özsaygıya bağlı izole olma isteği duyduğunu belirtiyor. Selülitin giderilmesinde atılması gereken adımlar; yağ kaybı sağlayan bir diyet, egzersiz, ödem ve toksin atımı, yeterli su tüketimi ve kan dolaşımını artırmaktır. Düşük kalorili, düşük karbonhidratlı diyet uygulayan kadınlarla yapılan çalışma sonucunda 3 haftada dolaşımın az olduğu bölgelerden ortalama 3,0 kg yağ kaybı sağlandığı, bu bölgelerde en az 4-5 cm daralma olduğu ve selülitlerde 1 seviye gerileme meydana geldiği saptanmıştır. Düşük karbonhidratlı diyet sayesinde, selülit seviyesi daha yüksek bireylerde de uygun diyet sürelerinde selülitlerden kurtulmak mümkün olabilmektedir.
MİGREN ATAKLARI AZALIYOR
MIGREN karmaşık ve sosyal olarak zor nörolojik bir hastalıktır. Uzun sürekli açlıklarda, tetiklenebilmektedir. Diyet uygulamalarında karbonhidratın azaltılması ve ketosis mekanizmasının migren tedavisindeki yeri ile ilgili yapılan birçok çalışma, bu mekanizmanın migren ataklarını azaltmaktaki etkinliği konusunda çok umut verici sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Çok düşük kalorili diyet döneminde, migren ataklarının ayda 3'ten 0-1 atağa, baş ağrı sayısının 5'ten 1'e ve ilaç alım sayısının ise 5'ten 1'e düştüğü gözlenmiştir.
BÖLGESEL INCELME SAĞLIYOR
BİLİNDİĞİ üzere bel çevresi ve karın bölgesinde oluşan yağlanmalar, organlar arası yağlanmaya işaret ederken bir yandan da birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Çok düşük kalorili diyetler, ketozis mekanizması sayesinde bölgesel incelme sağlar. Vücuttaki tüm yağlar aynı değildir. Düşük kalorili diyet, zararlı karın ve kalça bölgesi yağlarını azaltmada çok etkili ve güvenli bir yöntemdir. Bu diyet ile kaybedilen nitelikli yağ kaybı, kalp hastalığı, insülin direnci ve tip 2 diyabet riskinde ciddi bir azalma sağlamaktadır. Tip 2 diyabetliler ile yapılan bir çalısmada hastaların yüzde 92,6'sında çok düşük kalorili diyet ile ilk 6 ay içinde şeker düşürücü ilaç kullanımında azalma olduğu veya ilaç kullanımının tamamen bırakıldığı gözlenmiştir.
MUTSUZLUK HİSSİNİ ENGELLİYOR
YÜKSEK kilolu bireylerin genel olarak beslenme alışkanlıklarında, ortak özellik karbonhidrat, şeker, yağ ve tuz içeriği yüksek gıdalardır. Düşük kalorili diyetin etkisi sayesinde kişilerde açlık hissini ve bu gıdalardan uzak kalmaya bağlı oluşan mutsuzluk hissini engelleyen mekanizma aktifleşir.