Bazı çocukların diğer çocuklara göre daha geç öğrenme ve algılanma güçlüğü çektiğini belirten Pedagog Psikolog Peri Dilbaz; ailelere bu konuda çocuklarına nasıl davranılması ve neler yapılması gerektiği konusunda bazı tavsiyelerde bulundu.
Pedagog Psikolog Dilbaz; öğrenme güçlüğünün kesinlikle tembellik ve sorumsuzluk olmadığının bilinmesi gerektiğini belirterek; "Öğrenme güçlüğü dinleme, konuşma, okuma, yazma, mantık yürütme, problem çözme ya da matematik alanındaki yeteneklerin kullanımında zorluk yaşayan çocukların aynı zamanda, kişinin bilgiyi depolaması, işlemesi ve üretmesi, konusunda da zorluk yaşamasına neden olmaktadır. Çocuklarda daha sık gözlemlenmesiyle birlikte öğrenme güçlüğüne yetişkinlerde de rastlanmaktadır. Öğrenme güçlüğünün nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte araştırmalar beyin yapısındaki işlevsel farklılar ile ilişkili olduğuna işaret etmektedir. Bu farklılıklar doğuştan gelir ve kalıtımsaldır. Özgül öğrenme güçlüğü olan bir çocuk, merkezi bir sinir sisteminin bir fonksiyonu olan bilgi kazanılması sürecinde güçlük yaşıyor. Zeka düzeyi ile bir ilişkisi olmayan bu durum normal ve üstü düzeyde zekaya sahip bir çocukta da görülebiliyor. Anne babada benzer bir öykü varsa ya da kardeşlerden bir tanesinde öğrenme güçlüğüne rastlandıysa diğer çocukta da görülme ihtimali artmaktadır. Bazı durumlarda, doğum öncesi ya da sonrasında yaşanan bir sorun da öğrenme güçlüğüne etken olabilmektedir. Ekonomik zorluklar, çevresel faktörler ya da kültürel farklılıkların öğrenme güçlüğüne neden olmadığı unutulmamalıdır." dedi.
Öğrenme güçlüğü olan çocuklara ailenin, öğretmenin ve okulun yaklaşımı konusunda bilgi veren Dilbaz, "Tüm çocukların sevgi, destek ve cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardır. Öğrenme güclüğüne sahip olan çocuklar ise tüm bunlara daha fazla gereksinim duyarlar. Ebeveynler olarak asıl amaç öğrenme güçlüğünü tedavi etmek değil, karşılaşacağı zorluklar karşısında sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır. Özgül öğrenme güçlüğü tanısı almış bir çocuk okuma, yazma ve matematik alanlarında arkadaşlarından geri kaldığını farkında oluyor ve kendini kötü hissediyor. Öğrenme güçlüğünün tembellik veya sorumsuzluk olmadığı bilinmeli" şeklinde konuştu.
'İstemediği için yapmıyor, yeterince çabalamıyor, istese yapar' gibi yaklaşımların çocuğun kendini suçlu hissetmesine ve kendine olan güveninin azalmasına neden olacağın kaydeden Dilbaz, "Aile çocuğun öğretmenine durumun bir güçlük olduğunu açıklamalı ve birlikte iş birliği içinde olunmalıdır. Her çocuğun başarılı olduğu ya da zorluk çektiği alan birbirinden farklıdır. Çocuğun hangi alanda gelişmiş olduğu değerlendirilerek buna uygun hareket etmek tedavi sürecine yardımcı olur. Görsel algısı kuvvetli olan çocuklar için kitaplar, videolar ya da kartlar kullanılabilir. İşitsel algısı kuvvetli çocuklar için ders anlatımı sesli olarak kaydedilmesine izin verilerek bu şekilde evde tekrar yapması sağlanabilir. Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin, çevreden gizlemeyin, kıyaslayıp eleştirmeyin. Aşırı derecede koruyucu olmayın. Bu çocukta kendine güveni azaltır. Çocuğunuza acele komutlar yerine yavaş ve basit komutlar veriniz. Çocuğa öz bakım becerileri öğretilmelidir. Çocuğa yapabileceği işleri yaptırın. Başardığı işlerde teşvik edin, ödüllendirin. Arkadaşlarıyla kıyaslamayın. Ağır öğrenen çocuklar çekingen olduğundan, sosyal ilişkilerde ön planda yer verilen görev dağılımlarında bu çocuklarda göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklara arkadaşları önünde müdahale etmekten kaçınılmalıdır. Özgüvenin artırıcı ifadeler kullanılarak öğrenme için cesaret verilmelidir" açıklamasında bulundu.
Dilbaz, "Özgül öğrenme güçlüğü, yaşam boyu süren bir bozukluk ve psiko-eğitsel bir yaklaşımla ele alınması gerekiyor. Tedavi edici bir ilacı veya diyeti bulunmuyor. Öğrenme güçlüğü yaşadığı tahmin edilen çocuklar için durumun fark edilmesi sonrasında vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulmalı" dedi.