Adını İskoç yazar James Matthew Barrie'nin başyapıtı Peter Pan'dan alan Peter Pan Sendromu, kişinin biyolojik yaşını reddederek çocuk gibi davranması olarak tanımlanıyor. Uzm. Klinik Psikolog Müge Olgun, Peter Pan Sendromu'nu anlattı...
Peter Pan Sendromu'nun genellikle bekâr erkeklerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. En belirgin sebep olarak; aşırı ilgili ve otoriter anne ile aileye ilgisiz ve sorumluluk almayan baba birlikteliğinde büyümek bilinmektedir. Bu sebeplerle çocuklar ve ergenler kendi yaş gruplarında yapılması gereken sorumlulukları reddederek isyankâr bir görünüme bürünürken, yetişkinler ise çocuk gibi davranışlar gösterebilirler. Bu sendroma örnek olarak Michael Jackson'ı verebiliriz.
Bu etkide olan yetişkinler iyi bir kariyer inşa etmekte başarısızlık göstererek finansal bakımdan da sorumluluk geliştiremezler. Sıklıkla iş ve hobi değiştirirler. Hızlı ve çok karar değiştirdiklerinden güvenilmez olurlar. İşsiz olanlar, iş bulmak için çaba harcamış gibi görünse de çok az çaba harcarlar ve buldukları her işi de eleştirirler. Başarısızlıklarının ailesine ya da dış dünyaya bağlı olduğunu düşünürler. Tüm bunlarla beraber, aşırı alkol ve uyuşturucu kullanımı söz konusu olabilir. Bu yüzden bu sendroma sahip olan bireylerin etrafındaki diğer bireyler, bu kişileri sorumsuz ve şımarık olarak görürler.
PSİKOTERAPİYE BAŞLANMALI
Peter Pan romanının yaratıcısı Barrie'den anladığımız üzere genellikle ruhsal travma sorası oluşan Peter Pan Sendromu'nun da tedavisi yine iyi bir psikoterapi sürecinden ve gerekirse psikiyatrik ilaç tedavisinden geçmektedir. Birçok psikoterapi yolculuğu gibi bu da bir süreçtir ve bu süreçte hem danışan kişinin hem de yakınlarının sabırlı ve iş birlikçi olması oldukça önemlidir. Terapist ve danışan arasında iyi bir bağ kurulamaması durumunda terapi tıkanır ve işe yaramaz.
BELİRTİLER HER YAŞ GRUBUNDA FARKLI
Peter Pan Sendromu'nda belirtilerin ortaya çıktığı gelişim dönemleri, her yaş grubunda farklıdır.
11-12 yaş: Temel kişisel bakım becerilerinde yetersizlik, sorumluluk duygusundan nefret etme.
13-14 yaş: Çevreyle geçimsizlik (Sorumsuzluk, tedirginlik ile birlikte umursamama hali)
15-16 yaş: Duygusal açıdan yerleşik bir düş kırıklığı, reddedilme korkusu, akranlarının onayını alma endişesi.
17-18 yaş: Ebeveyn tarafından onaylanma beklentisi, içsel çatışma, umutlu olmaya karşı depresif olma, topluluk içinde olmaya karşı yalnızlık, duyarlılığa karşı soğukluk. (Bu dönemde genç kızlar her şeyi başaran süper kadın rolünü üstlenirken erkekler bu yeterlilikle başa çıkmanın yollarını düşünür.)
19-20 yaş: Öfke, kendini yüceltme, suçsuzluk, kayıtsızlık, bağımlılıklara yönelme.
21-22 yaş: Cinsiyetçi yaklaşım, duygusal güvensizlik, saldırganlık.
22-30 yaş: Duygusal felç, sosyal açıdan hareketsiz kalma.
30 yaş sonrası: Sorumluluktan kaçmış, grup baskısına boyun eğmiş, güvensizliklerini kendinden uzaklaştırmış, cinsel yetersizliğinin suçunu başkalarına yüklemiş ve yetişkin gibi davranmayı reddetmiş olmasına rağmen kaçınılmaz bir mutsuzluk hali.