Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selda Bülbül, Pandeminin açılımını anlattı; pandemiden en çok çocukların etkilendiğini söyledi.
Prof. Dr. Bülbül; "PAN: TÜM, DEMOS: HALK ve PANDEMİ: KÜRESEL SALGIN anlamına gelmektedir. Koronavirüs salgını da (pandemisi) 21. yüzyılın en büyük küresel salgınlarından biri olmuştur. Günümüze gelene kadar insanlık tarihine en çok etki eden salgın hastalıklar veba, kolera, tifüs, çiçek, ebola ve griptir. Afet olarak adlandırabileceğimiz bu olaylar; siyasi, sosyal ve ekonomik yaşamları etkiler sadece toplumları değil bireyleri de derinden etkiler. Salgın hastalıklarda sosyolojik, ekonomik olumsuzluklar en hızlı çocuklar üzerinde etkilerini gösterir" diye konuştu.
Çocuklarda korona virüs enfeksiyonu kliniği erişkinlere göre daha hafif seyrettiğini ifade eden Bülbül, şunları kaydetti:
"Çocukları genellikle hastalık başladıktan 1-2 hafta sonra tam iyileşme gösterir. Çocuklarda BCG dahil olmak üzere tüm çocukluk çağı aşılamalarının yapılmış olması, anjiyo tensin dönüştürücü enzim-2 (ACE2) ekspresyonunun farklılık göstermesi ve sitokin fırtınasının çocuklarda nadir görülmesi COVID-19 hastalığının daha hafif geçirilmesine neden olmaktadır. Çocuklarda COVID-19 kliniği erişkinlere göre daha hafif hatta hiç bulgusuz (asemptomatik) seyredebilir. Asemptomatik yani bulgu göstermeyen kişilerde virüs ile enfekte olup bulaştırıcı olabilirler. Bu nedenle, çocuklar bulaştırıcılıkta kaynak olarak göz ardı edilmemelidir. Enfekte çocukların hastalığı geçirmesinden haftalar sonra bile dışkıları ile virüsü yayabildikleri gösterilmiştir."
Bülbül, "Virüs ile enfekte çocukların bir kısmı tamamen bulgusuz olabilse de, semptomu olan çocuklarda ateş ve öksürük başta olmak üzere, halsizlik, karın ağrısı, bulantı, ishal gibi şikayetler görülebilmektedir. Eğer, çocuklarda altta yatan, kronik akciğer hastalığı, konjenital kalp hastalığı, immünsupresyon, obezite, kötü kontrollü tip 1 diabetes mellitus, nöromusküler hastalık mevcudiyetinde ve preterm doğum öyküsü durumunda klinik daha ağır seyredebilmektedir" ifadesini kullandı.
Özellikle ikinci dalgadan sonra, çocuklarda bu hastalıktan etkilenme oranlarında belirgin bir artış olduğunu kaydeden Bülbül, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
"İlk dalgadaki karantina önlemleri sırasında çocukların çok daha iyi korunması ilk dönemde çocuk korona hasta sayısının düşük olmasına neden olmuştur. Çünkü çocuklar çok erken dönemde yasaklara maruz kalmış, sokağa çıkması, okula gitmesi yasaklanmıştı. Bu durum onların hastalıktan korunmalarında çok etkin olmuştur. Ancak, bu hastalık çocuklarda hafif seyretse bile pandemi döneminde çocukların hassas grup olarak kabul edilerek koruyucu önlemlerin titizlikle alınması gerekir. Geçtiğimiz 2 yıllık süreçte çocuklar Covid-19 nedeniyle ciddi sağlık problemleri yaşamadı belki. İki yıllık salgın sürecinde çocukların çok azı bu virüs nedeniyle hayatını kaybetti. Ancak, virüsün toplumsal yaşamda yarattığı değişimler, çocuklar üzerinde de ciddi ve yıkıcı etkiler bıraktı diye düşünülüyor."
Son iki yılda, Covid-19 salgınını önlemek amacıyla uygulanan karantina önlemleri çocukları yetişkinlerden daha fazla etkilendiğini anlatan Bülbül, "Okulların kapatılması, 20 yaşın altı için uzun süre devam eden sokağa çıkma yasağı çocukların zamanlarının tamamını evde kapalı ortamda geçirmelerine neden oldu, fiziksel aktiviteleri azalırken ekran başında geçen süre arttı. Yemekler ekran başında yenmeye başlandı, yemek düzeni bozuldu, yanlış beslenme alışkanlıkları oluştu, atıştırmalık alışkanlıkları arttı ve uyku alışkanlıkları değişti" diye konuştu.
Bülbül; "Çocuklar da bu süreçte kendilerini tek başlarına, yalnız veya kapana sıkışmış gibi hissedebilirler. Hareketsizlik, beslenme bozukluğu gibi fiziksel sıkıntılar yanında, kafa karışıklığı, konsantrasyon bozukluğu, korku, öfke, suçluluk hissi, uyuşukluk, tembellik, hayata karşı isteksizlik, kaygıya bağlı uykusuzluk gibi ruhsal sıkıntılar da yaşayabilirler. Çocukların en güzel sıkıntı giderme aracı aileleri veya arkadaşları ile birlikte olmaktır. Bu dönemde, sosyal mesafe kuralları sokağa çıkma yasağı ve okula gidememe nedeniyle çocuklar aile büyükleri, öğretmenleri ve arkadaşlarıyla bir ekran aracılığıyla etkileşim kurmayı alışkanlık haline getirdiler. Ancak çocukların gelişiminde en önemli etkiye sahip olan sosyal iletişim kayboldu. Ekrandan iletişim maalesef yüz yüze olmakla aynı etkiyi yaratmıyor. Sosyal izolasyon nedeniyle neredeyse sadece ebeveynleriyle iletişim kuran bebekler, gelişimlerinde önemli katkısı olan diğer aile bireylerinden ve akranlarından uzak kalmaları bebeklerin dil ve bilişsel gelişiminde de olumsuz rol oynamıştır." açıklamasında bulundu.
Okullar ve yüz yüze eğitim çocukların zeka ve beceri gelişimlerinde önemli etkiye sahip olduğunu aktaran Bülbül, "Okuldan uzak kalmak çocukları çok farklı yönlerden de etkilemektedir. Bu durumun zeka üzerine etkisini göstermek amacıyla salgın nedeniyle farklı bir çok ülkede okulların kapatıldığı, eğitime ara verildiği 2. Dünya Savaşı sonrası araştırılmıştır. Bu süreçte milyonlarca çocuk okula gidememiştir. Bu dönem baz alınarak, okuldan uzak kalmaların çocuklar üzerindeki etkisi ile ilgili Hollanda'da yapılan bir çalışma, 2. Dünya Savaşı sırasında okuldan uzak kalan çocukların okula geri döndükleri zaman IQ puanlarında düşüş olduğu ancak okula devam ile birlikte bu düşüşün ortadan kalktığını göstermiştir. Günümüzde de yaz tatillerinde okulun kapalı olduğu dönemlerde bile çocukların zeka puanlarında düşüş olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle okul zamanı dışında da çocukların mutlaka kitap, egzersiz, testler, eğlenceli matematik ve sözcük oyunlarıyla eğitimden uzak kalmaması sağlanmalıdır" şeklinde konuştu.